Çocuklara Kurban ve Hacc İbadetini Nasıl Anlatmalı?

 

Söyleşi: Şennur Aydemir

Söyleşen: Hatice İ. ERDEM

Eğitimci Şennur AYDEMİR Hanımefendi ile çocukların ibadetlere yüklediği anlam ve ebeveynlerin yaklaşımları üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

 

Soyut düşünme yetisini kazanamamış çocuklarımıza sembollerle dolu bir ibadet olan hac nasıl anlatılır? Bu anlatımlarınızla çocuğun ileriki yaşlarında onda neyin kalmasını hedefliyorsunuz?

 

Soyut kavramları anlamlandıracak zihinsel olgunluğa ulaşmayan çocuklarda öncelikle yapılması gereken; Allah, peygamber, Kur’an sevgisini oluşturmak ve sonrasında Allah için yapılan ibadetler hakkındaki bilgiyi onların seveceği bir yöntemle onlara anlatmaktır. Allah’ın bizlere olan sevgisi doğru bir şekilde anlatıldıktan sonra doğru sözlü olma, cömert olma, yardımlaşma gibi ahlaki konular ve namaz, oruç, hac gibi ibadetler de çocuklara kolayca verilebilir. Burada önemli olan ibadetleri ahlaki erdemler üzerinden tarif edebilmektir. Tabiri caizse her bir ibadetin bir teşekkür ifadesi olduğu, Allah’ın ise kendisine nasıl teşekkür edeceğimizi bize Kur’an ayetleri yolu ile bildirdiği anlatılabilir.

Hacc ibadetini çocuklara anlatabilmek için öncelikle ebeveynlerin bu ibadetin özünü iyi kavraması gerekiyor.

Çocuk psikolojisi hakkında çalışmalarıyla bilinen Piaget’in bilişsel gelişim dönemlerine göre 0-2 yaş duygusal motor dönemi, 2- 4 yaş sembolik dönem,4-7 yaş sezgisel işlem dönemi,7-11 yaş somut işlemler dönemi, 11-18 yaş ise soyut işlemler dönemi olarak sınıflandırılmıştır. Buna göre 4 ile 7 yaş arasındaki çocukların ilk akıl yürütmelerini yaptığı, 7 yaşından itibaren somut ve mantıklı düşünmeye başladığı ve 11 yaşından itibaren ise somut düşünmenin yerini soyut düşünmeye bıraktığı görülmektedir.

Yaşadığı olaylara veya sıkça duyduğu kavramlara bağlı olarak 4-7 arası sezgisel dönemdeki çocuk, bazı soyut kavramlar hakkında ilk akıl yürütmelerini yapmaya başlar. 4 yaşındaki çocuklardan Allah’ın nerede olduğu, ne kadar büyük olduğu veya Allah’ı da büyük bir insan olarak somut bir şekilde hayal ettiği için elinin, kolunun nasıl olduğu ile ilgili sorular alınabilir. Bu soruları resimli hikayelerle, şiirlerle, Allah’ın verdiği nimetleri düşündüren oyunlarla ve çocukları duygusal olarak çok etkileyen ilahilerle Allah’ın şeklinden ziyade bizlere olan sevgisine, cömertliğine, bizleri korumasına, Rahman ve Rahim isimlerine kanalize ederek cevaplarsak çocukların ileride Allah’ı daha iyi tanımasına zemin oluşturacak zihinsel bir alt yapı kurmasına yardım etmiş oluruz.  

Tüm bu girizgahtan sonra diyebiliriz ki; Allah, peygamber ve Kur’an sevgisinin işlendiği bir çocuğa sembollerle dolu olan hac ibadetini anlatmak da zor olmayacaktır. Öncelikle bilinmesi gereken küçük yaştaki bir çocuğa hac konusunun hac yapması için değil de hacca giden yakınları ile ilgili kafasında oluşan soruları cevaplamasına yardımcı olmak için anlatılabileceğidir, çünkü zaten Hz.Ali (r.a)'den; rivayet edildiğine göre; Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:



"Üç gruptan kalem kaldırılmıştır; uyanıncaya kadar uyuyandan, bu­luğa erinceye kadar çocuktan ve akıllanıncaya kadar akıl hastasından.“[1]

 

Namaz, oruç, hac gibi ibadetleri çocuğa sevdirmek esas alınmalıdır. Hacca giden bir ninenin mutluğu canlandırılarak, hac ile ilgili ilahi söylenerek, kıblemiz Kabe ile ilgili kısa bilgiler vererek, Kabe’yi inşa eden İbrahim, İsmail peygamberlerimizin dualarından söz ederek, tavafın niçin yapıldığını anlattıktan sonra çocuklarla birlikte süslenilen bir Kabe maketinin etrafında dramasını yaparak, ihramlı çocuk kuklalarıyla ihramın hiçbir canlıya zarar verilmemesi hakkında bir eğitim olduğundan bahsederek, Arafat dağına tırmanan, dualarını birleştiren, dünyanın farklı farklı yerlerinden gelen farklı renk, dil ve statüdeki milyonlarca Mü‘minin, “ Buyur Allah’ım, emret Allah’ım” diyerek bütün Müslümanların iyiliği için birlik olup kararlar aldıklarını ve ihtiyaç sahibi Müslümanlara kestikleri kurban etinden dağıttıklarını vurgulayarak hac ibadetini çocuklara anlatabiliriz. Beş, altı yaş ve ilkokul öğrencilerine haccı drama ile anlattığımızda çocuklar çok eğlenmişlerdi. Kâbe ve ihramlı çocuk kuklalarıyla ilgili yaptıkları faaliyetler de öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlamıştı. Zemzem suyu ve hurma ikramı ile konuyu da tatlı bir şekilde anlatmış ve hac hakkında ilk bilgilerini vermiştik çocuklara. Çocuklar, hac ya da umreye giden yakınlarını daha iyi anlamış ve onların getirdiği hediyeleri bize mutlulukla anlatmışlardı.

 

Kurban ibadeti, hayvanların Allah adına kurban edilmesi, soyut kavramlarla anlaşılması gereken bir ibadet türüdür. Son zamanlarda pedagoglarının söyledikleri geleneksel anlayışın tersine, çocukların hiçbir şekilde kurban kesimini izlememeleri ve izlemeye zorlanmamaları yönünde. 10-11 yaşından önce çocukların kesimi hiçbir şekilde görmemesi gerektiğini düşünüyorlar. Bir eğitimci olarak sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

 

Çocuğun manevi eğitiminde yapılan yanlış çocuğa dini sevdirmek yerine dinden soğumasına yol açabilir. Allah hakkında, kainattaki düzen hakkında doğru düşünceye erişememiş kişi yetişkin de olsa Kurban ibadetini çaresiz bir hayvanın boğazlanması şeklinde bir vahşet olarak algılayabilir. Öncelikle her şeyin yaratıcısı olan Allah’ın kainattaki mükemmel düzeninden örnekler anlatılmalı, her varlığın bir görevi olduğu vurgulanmalıdır. 10-11 yaşına gelmiş bir çocuk Allah’ın bizim için yarattığı nimetleri düşünmemişse, bal yerken, yumurta yerken nereden geldiğini, yoğurt yerken nasıl oluştuğunu, balıkları, yediği etlerin nereden geldiğini hiç sorgulamamışsa kurban kesimini de anlayamayacaktır.

 

Kasaba, köy gibi küçük yerlerde yaşayan çocuklar için kuzu, koyun, inek gibi hayvanlar birer kurbanlıktan ziyade arkadaştır. Yine uzmanlar diye başlayacağım fakat genel görüşe göre; çocukların bu tarz kurbanlık hayvanlarla uzun süreli kuracakları yakınlık tercih edilmiyor. Besledikleri ve haliyle duygusal bağ kurdukları hayvanların kesilmesi çocuklar için çok üzücü olabiliyor. Buradan hareketle uzmanların görüşleri isabetlidir diyebilir miyiz?

 

Hayvanlara çokça ilgi duyan, onları çok seven küçük bir çocuk sevdiği hayvanın eti için kesildiğini düşünürse etten, Allah için kesildiğini düşünürse de Allah korusun Allah’tan soğuyabilir. Manevi eğitim verilirken çocuğun zihinsel ve duygusal gelişimine dikkat edilmelidir. Küçükken çok sevdiği koyun ve kuzusunun hastalandığı için kesilmiş olmasına çok üzülen ve uzun bir süre et yiyemeyen biri olarak uzmanların görüşlerini isabetli buluyorum fakat şunu da eklemeliyim ki çocuğun ne kadar küçük olduğu ve ne kadar duygusal bağ kurduğu da dikkat edilmesi gereken hususlardandır.  Köy yerlerinde birçok hayvanın yemek için kesildiğine şahit olan bir çocuk için aslında arkadaş olarak görmediği bir hayvanın Allah’a şükretmek ve paylaşmak için kurban ediliyor olması alışılagelen bir durum olabilir. 7 yaşından büyük bir çocuk Kurban ibadeti hakkında ön bilgiye sahipse, kurbanın eti için değil Allah’a bir yakınlık, şükür için kesildiği ve evine hiç et girmeyenlerle paylaşıldığını da bilir. Yine çocuk hayvanların bilen kişiler tarafından kurban edilirken canlarının çok acımadığını biliyorsa ve ailesinin tutumlarından kurban kesebilmenin mutluluğunu seziyorsa, kurban bayramını akrabalarıyla büyük bir sevinç içinde, hediyeler ve lezzetli et ikramları içinde geçiriyorsa ve ailesi o çocuğa da et dağıtımlarında görev veriyorsa çocuk kurban ibadetinin güzelliğini anlayabilir. Bunun üzerinden paylaşmayı, sevdiğinden vermeyi, yaratılıştaki ilahi denge ve yasayı/sünnetullahı kavrayabilir.

 

Bir önceki soru bağlamında, köy hayatı ve şehir hayatı yaşayan çocuklarımızın doğa ile kurdukları ilişkiyi düşündüğümüzde, çocuklarımızı muhallebi çocuğu gibi mi yetiştiriyoruz, yoksa bu bir gereklilik mi?

 

Ben İstanbul’da doğup büyüdüm. 20 -25 yıl öncesine kadar şimdiki gibi her yerde bina veya fabrika yoktu ve evimizin arkasında küçük bir bahçeye mısır, maydanoz dikebiliyor, komşumuzun bahçesindeki şeftali ağaçlarının olgunlaşmasını sabırsızlıkla bekliyor, canım sıkıldığında veya sinirlendiğimde yine evimizin yan tarafındaki kayısı ağacına tırmanıyor, bazen orada kitap okuyor bazen annemin yaptığı ekmek arası domates peynirimi yiyor ve bütün sıkıntımı unutuyordum. Babamın hayvanları çok sevmesi, yolda gördüğü yaralı birkaç kediyi evimizin boş olan üst dairesinde beslemesi, civciv ve tavuklar alıp bakma sorumluluğunu bize vermesi benim çocukluğa dair kendimi çok kısmetli gördüğüm anılar. Doğa ile iç içe olan çocukluğum bana sevgi, sorumluluk, merhamet gibi birçok duyguyu doyasıya tattırdı. Hatta hatırlıyorum da en samimi dualarımı koyun ve kuzumu ihmal edip onları kaybettiğimde “Allah’ım nolur onları bulayım, ne istersen yapacağım“ diyerek onları aradığımda yapmaya başlamış ve onları bulunca gerçekten de çokça dua ettiğim, dualarımın kabulü için ha bire Kur’an okuduğum bir döneme girmiştim. Şimdi bırakın çocukları büyüklerin bile gidebileceği bir köyü olması büyük zenginlik. Kur’an’ı, kâinat kitabından yaşayarak okumak ve anlamak çok güzel bir duygu. Ben önceden okuyup geçtiğim Nahl suresi 5 ve 6. ayetleri eşimin köyünde hayvanların köye gelişine ve her bir hayvanın kendi ahırına gitmesine şahit olunca daha iyi anladım.

Hayvanları da O yarattı. Onlarda sizin için ısıtıcı (şeyler) ve birçok faydalar vardır. Onlardan bir kısmını da yersiniz. Onları akşamleyin getirirken, sabahleyin salıverirken de sizin için bir güzellik (ve zevk) vardır.“

 

Bütün bunları hatırlayınca çocuğumu, çocuklarımızı doğadan kopuk yetiştirdiğimizi düşünüyor ve üzülüyorum. Şu an özel okullarda çok moda olan ve çoğu yerde ismen var olsa da cismen yapılamayan montessori eğitiminin, eşimin köyde geçen çocukluk anılarını dinledikçe mesela beş yaşında kendisine verilen koyunları kestirme yoldan götürmek için denediği yolları, kendi geliştirdiği balık tutma yöntemlerini duydukça köyde gerçekten fazlasıyla alındığını düşünüyorum. Koyun bakan, onları satıp ihtiyaçlarını karşılayan ya da düğün için, misafir için hayvanı kesip ikramda bulunan aileleri gören çocuklar kesildikten sonra üçe bölünüp eve, komşulara ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılan kurbanı anlamakta sıkıntı yaşamayacaktır. Eti sadece buzlukta hatta yediği köftede gören çocuk ise doğadan uzak ama ekrana yakın olduğu ve maalesef birçok şiddet içeren oyun veya dizi seyrettiği halde ailesi tam olarak anlamadığı veya anlatamadığı için, Allah’a sevgimizin göstergesi olan bir ibadeti anlayamadan büyüyecek, belki bir yetişkin olduğunda da kurban onun için niçin yapıldığı sorgulanmayan bir tören olarak görülen ibadetler arasında yer alacaktır.

İbadetlerin amaçlarını aktarabilmemiz için önce ibadetlerdeki güzelliği anne baba olarak bizim hissetmemiz gerekir. Kurban bayramlarında kesilen kurbandan ziyade benim aklımda kalan babamın kurban kesebildiği yıllardaki sevinci ve huzuru, kesemediği yıllardaki hüznü ve mahcubiyetidir. Annemin ise etleri komşulara dağıtmak üzere bana verirken ki heyecanı ve mutluluğudur. Çocuklarımıza da bu izlenimleri verebilirsek büyük bir adım atmış oluruz.

 

Dini çocuk kitaplarının birçoğu geleneksel anlayışın ürettiği Kur’an dışı birçok kirli bilgi ile dolu. Ebeveynler iyi birer okuyucu ise elbette bu bilgileri ayıklayarak verecektir. Fakat toplumun geneli için konuştuğumuzda durum pek de iç açıcı değil. Yaşanan bu bilgi karmaşasında, içeriğine müdahale edilmeden ‘aman bir an önce namazında niyazında olsun’ diyerek çocukların ellerine verilen kitapların bunda payı nedir?

Peygamberimiz (s.a.v.) “Hiçbir anne baba, çocuğuna güzel terbiyeden daha kıymetli bir miras bırakmamıştır.” [2] buyuruyor. Anne baba çocuğunun helal yemesinden, giymesinden ve güzel ahlaklı olmasından sorumludur. Çocuğunun güzel ahlaklı olmasını arzulayan anne baba elbette çocuğunun yediğine, içtiğine dikkat ettiği gibi manevi eğitimine, aldığı bilgilerin doğruluğuna da dikkat etmelidir. Özellikle çocukluk döneminde okunan masal ve hikayeler çocukların dini ve ahlaki gelişimi açısından çok önemlidir çünkü bu dönemde kazanılan duygu ve düşünceler ileriki yaşantılar için bir temel oluşturur.

2-6 yaşına kadar kedisine verilen bilgileri sorgulamadan doğru kabul eden çocuk sorgulamaya başladığında kendisine verilen bilgilerin tutarsız olduğunu görürse öğrendiklerinin tamamına şüphe ile yaklaşabilir. Namazında niyazında olması istenen çocuk kirli bilgilerle dolu kitaplar yüzünden imanını bile kaybedebilir.


Bir önceki soru bağlamında, özellikle dini bilgi veren çocuk kitaplarının diyanet veya bir başka heyet tarafından denetlenmesi gerektiğini düşünüyor musunuz? Yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

 

Kesinlikle denetlenmesi gerekir. Resim ve anlatımlarıyla üzerinde yazılan hedef yaşa uygun olmayan veya sahih kaynaklara dayanmayan bilgi içeren birçok kitabın varlığı yapılan çalışmaların yeterli olmadığını gösteriyor. Çocukların temiz dünyasına uymayan birçok argo kelime, olumsuz örnek ve şiddet içeren kitapları gören ve tehlikeyi fark eden bazı insanlar, uzman pedagoglardan oluşan bir heyetin çocuk kitaplarını denetlemesi için imza kampanyaları düzenlemiş. Her ne kadar bazı yayınevleri yayınlanmadan önce kitaplarını uzman kişilerin değerlendirmesine sunsa da ahlaki değerlerimiz ile ilgili ve dini içeriğe sahip kitapların Diyanet İşleri Başkanlığınca denetlenmesi gerektiğini düşünüyorum ama yine de bilinmelidir ki kitapları değerlendirme ve doğru kitap seçeneklerini çocuğuna sunma sorumluluğu her durumda öncelikle ailenin üzerindedir.   

 

Geçmişte anaokulu eğitmenliği tecrübeniz oldu. Bildiğimiz kadarı ile orada kurban ibadetini çocuklara anlatan bir çalışma yapmıştınız. Sizi bu çalışmayı yapmaya sevk eden ne oldu? Çocukların geribildirimlerinden sizi etkileyen cevaplar olmuş muydu? Bizimle paylaşabilir misiniz?

Çalıştığım çevredeki çocukların çoğunun yaklaşan kurban bayramı münasebetiyle alacakları hayvanlardan ve izlediği haberlerden söz ettiklerini ve aralarında, ”biz angus kesicez, biz koç kesicez, biz inek kesicez” -bazılarının da altta kalmamak adına- “tavuk kesicez“ gibi konuşmalarda bulunduğunu gözlemlemiş, kurbanın sosyal boyutuna vurgu yaparak çocuklara kurban ibadeti hakkında kısa bir bilgi vermeyi amaçlamıştık. Bir hafta boyunca öğrencilerimize etin faydalarından, et yiyen ve yemeyen çocuk arasındaki farktan ve en sonunda eti çok sevse de yiyecek durumda olmayan çocuklardan söz etmiş ve aileleri de bilgilendirerek onlar için kurbanlık inek şeklinde bir kumbara hazırlamıştık. Yine bir hafta boyunca her gün ‘kurban bayramı yaklaşıyor, aç olan çocuklar da bayramda mutlu olsun’ diyerek sınıf sınıf dolaşmıştık. Çocukların harçlıklarından paylaştıkları paraları yardım kuruluşunun görevli ablasına hediyeler eşliğinde teslim etmiştik. Bu güzel davranışları için görevli abla öğrencilerimize teşekkür etmiş ve yaptıkları yardımları ihtiyaç sahiplerine nasıl ileteceklerini anlatmıştı. Kurban kesmek kavramını, ‘kurban hediye etmek’ şeklinde kullanmaya dikkat etmiştik. Çocuklara Birbirimize yardım etmemizin Allah’ın çok sevdiği davranışlardan olduğunu vurgulamıştık. Bizi çok seven Allah’ımızı biz de çok sevdiğimiz için harçlıklarımızdan paylaşmış ve ihtiyaç sahibi çocukların mutluluğunu düşünerek biz de mutlu olmuştuk. Bayramların sevinç günleri olduğunu, Sevgili Peygamberimizin ve güzel ailesinin bayram günü ağlayan yetim bir kızı nasıl sevindirdiğini de çocuklarımıza anlatmıştık. Karagöz- Hacivat oyunuyla bayramlarımız hakkında bilgi vermiş, büyüklerimizin, birbirimizin bayramını nasıl kutlayacağımızın da dramasını çocuklarla yapmıştık. Altı yaş sınıfındaki bazı öğrenciler ailelerinden Hz. İbrahim’in Hz. İsmail’i kurban etmesi ile ilgili ayrıntılı bilgi almıştı ve bunu sınıfta arkadaşlarına da anlatmaya çalışıyordu. Çok ayrıntıya girmesine fırsat vermeden ve hiç endişeye kapılmadan gülümseyerek, yumuşak bir ses tonu ile Sevgili İbrahim peygamberimizin çocukları çok sevdiğini fakat yaşı ilerlese de bir çocuğu olmadığı için üzülüp dua ettiğini, Allah’ın da O’na Hz. İsmail gibi çok akıllı bir oğul verdiğini, Hz. İbrahim’in oğlunu çok sevdiğini ama en çok oğlunu ve bütün nimetleri ona veren Allah’ı sevdiğini, sevgisini göstermek için Allah’a bir kurban hediye edip etini fakirlerle paylaştığını anlattım.

İlk okuyuşta “Allah’a kurban hediye etmek’’ tabiri kulağa garip gelse de “Kim Allah'a güzel bir borç verip de, onun kendisine kat kat fazlasıyla geri dönmesini ister? İşte böylelerini tarifsiz güzellikte bir ödül beklemektedir.”[3] ayetinde de ihtiyaç sahibine Allah rızası için verilecek borç, yardım, bağış, sadaka da “Allah’a güzel bir borç vermek” şeklinde geçiyor.

Daha büyük çocuklarımıza kurban ibadetini; “Elbette onların etleri ve kanları Allah'a ulaşmayacaktır. Ancak O'na sizin takvanız erecektir. Onları bu şekilde sizin buyruğunuza verdi ki, size yolunu gösterdiğinden dolayı, Allah'ı tekbir ile yüceltesiniz. (Ey Muhammed!) Vazifelerini güzelce yapan iyilik sevenleri müjdele.”[4] ayeti ışığında takvayı, Allah’a yakınlaşmayı esas almalı ve çocukların somut olarak daha iyi anlayabileceği kurbanın sosyal boyutuna vurgu yapmalıyız. Sevgili peygamberimizin kurban etini nasıl taksim ettiğini de çocuklarımıza anlatabiliriz.

Âişe (r.anhâ)’dan rivayet edildiğine göre, Rasûl-i Ekrem’in ailesi bir koyun kesmişlerdi. Peygamber (s.a.v) bir ara: “Ondan geriye ne kaldı?” diye sordu.

Hz. Âişe: “Sadece bir kürek kemiği kaldı.” cevabını verdi.

Bunun üzerine Hz. Peygamber: “(Desene) bir kürek kemiği hariç, hepsi duruyor!” buyurdu. [5]

 

Son olarak okuyucularımıza söylemek istedikleriniz ve tavsiyeleriniz..

Sonuç olarak diyebiliriz ki her çocuk farklıdır ve her ailenin ibadetleri algılayışı, yaşayışı farklıdır. Yetişkin olarak bizler ibadetleri ruhuna uygun bir şekilde yaşıyorsak çocuğumuz bizim hissettiğimiz huzuru okuyacak ve bu ibadet iyiymiş deyip büyüdüğünde de yaşamaya çalışacaktır. Okul öncesi dönemde zaten ibadetlerin sevgisini hissettirmektir esas olan. Bir çocuğun kurban kesimine değil de etlerin sevinçle dağıtılmasına şahit olması ve bunun Allah’ın sevgisini kazanmak adına yapıldığını bilmesi onun için yeterli olacaktır. Büyüdükçe ve okudukça da kurban ibadetinin amaçlarını da daha iyi anlayacaktır. Ali Şeriati’nin Hac kitabında okuduğum Kurban ile ilgili bölüm bu ibadetin amacını daha iyi anlamamı sağlamıştı. Sizinle de paylaşmak istiyorum:

"Bu İbrahim'in dinidir; kana susamış tanrıların, mazoşistlerin ve işkencecilerin değil. İnsanın mükemmelliğe ulaşmasının, bencillikten ve hayvani arzularından kurtulmasının hikayesidir yaşanan.

İnsanın daha ulvi bir makama ve aşka ve bilinçli bir insan olarak sorumluluklarını yerine getirmesine engel olacak her şeyden azade olduğu bir iradeye yükselişidir...

…Senin İsmail'in kim? Ancak sen bilebilirsin, başkası değil. Belki eşin, işin, yeteneğin, gücün, cinsiyetin, statün vs. Ne olduğunu bilmiyorum, ama İbrahim'in İsmail'i sevdiği kadar sevdiğin bir şey olmalı. Senin özgürlüğünden çalan, görevlerini yerine getirmeni engelleyen, seni eğlendiren, hakikati duymaktan ve bilmekten alıkoyan, sorumluluk kabul etmektense meşrulaştırıcı sebepler ürettiren ve seni sadece gelecekte senden gelecek yardım için destekleyen ne varsa; işte bunlar onun işaretlerindendir. Onu arayıp bulmalısın.

Eğer Allah'a yaklaşmak istiyorsan, İsmail'i Mina'da kurban etmen gerek.

…Koç ancak İsmail'in bedeli olduğunda kurbandır; yalnızca kurban olsun diye koç boğazlamak ise kasaplıktır."  

 

Çok güzel… Bize vakit ayırdığınız için Kur’an’i Hayat ailesi olarak teşekkür ediyoruz.

Ben teşekkür ederim. Benim için de çok faydalı bir sohbet oldu.

 

[1] Buhari, Hudud 22

[2] Tirmizî, Birr, 33; İbn Hanbel, IV, 77.

[3] Hadid Suresi 11. ayet

[4] Hacc Suresi 37. ayet

[5] Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme 35

 

60. Sayı (2018)

Söyleşi

Follow