Söyleşimizde, Ziraat Yüksek Mühendisi Yakup Akpınar ile Türkiye’nin tarımsal üretim sürecindeki dönüşümünü, tüketicilerin alım gücündeki düşüşün gıda güvenliği üzerindeki etkilerini ve pestisit kullanımının insan sağlığına olan zararlarını ele aldık. Ayrıca, gıda güvenliğinin sağlanması adına alınması gereken önlemler ve uluslararası standartlarla Türkiye’nin durumu arasındaki farklara değindik. Tarım ürünlerinde görülen tağşiş ve hileli uygulamaların halk sağlığına etkilerinden, pestisitlerin güvenli kullanımı için gerekli düzenlemelere ve alınması gereken önlemlere kadar birçok önemli başlık üzerinde durduk.
Tüketicilerin alım gücündeki düşüş ile piyasada hileli gıdaların artışı arasında nasıl bir ilişki bulunuyor? Bu durum, halk sağlığını ve gıda güvenliğini nasıl etkiliyor?
Türkiye son 30 yıla kadar tarımsal üretimde kendine yeten birkaç ülkeden birisiydi. Bunda kırsal kesimde yaşayanların toprağa bağlılığı ile birlikte kentlere aşırı bir akının olmaması etkiliydi. Ne zaman ki şehre kontrolsüz bir göç oldu ve insanlar tarımdan uzaklaştı, o zaman tarımsal üretim yeterliliğini kaybetti.
Şehre akın eden ve düşük ücretle çalışmaya başlayan, aynı zamanda tüketici olan bu insanların alım güçleri her geçen gün azalmaktaydı. Ancak bu insanlar doymak zorundaydı. İşte bu aşamada gıda üretici ve pazarlayıcıları devreye girerek bu insanlara ucuz gıda temini yoluna gittiler. Üretilen her malın bir maliyeti vardır. Maliyetin aşağı çekilmesinde en kolay yol, ya ucuz ham madde veya hileli ham madde, hatta ham madde olmayan maddelerin gıda üretiminde kullanılmasıdır.
Gıda üretiminde Türk Gıda Kodeksi ürün tebliğlerine uyulması zorunlu olmasına rağmen ne yazık ki hileli gıdaların üretimi Türkiye’nin bir gerçeğidir. Düşük gelirli insanlar doyacak kadar ucuz gıda almaya adeta zorlanmıştır. Bunun sonucu olarak da insan sağlığı güvensiz gıdaların tesirinde olarak giderek bozulmaktadır.
Pestisitlerin tanımı nedir ve bu kimyasalların insan sağlığına zararları hangi boyutlara ulaşabilir? Tarım ürünlerinde kullanılan pestisitlerin uzun vadeli etkileri nelerdir?
Nihai tüketilen ve/veya gıda ham maddesi olarak kullanılan tarımsal ürünlerin üretim ve muhafaza aşamasında bu gıda maddelerinin böcek, mantar, bakteri, virüs ve zararlı veya rakip bitkilerden korunması için bir dizi kimyasallar kullanılmaktadır. Kullanılan bu kimyasalların tamamına pestisit denilmektedir.
Pestisitleri ihtiva eden kimyasallar ve kullanım amaçları şöyledir:
İnsktisidler: Böcek ve haşerelere karşı kullanılan kimyasallar.
Akarisidler: Başta kırmızı örümcekler ve diğer akarlara karşı kullanılan kimyasallar.
Fungusidler: Mantarlara (Fungus) karşı kullanılan kimyasallar.
Bakterisidler: Bakterilere karşı kullanılan kimyasallar.
Ahicideler: Kuşlara karşı kullanılan kimyasallar.
Herbisidler: Yabancı otlara karşı kullanılan kimyasallar.
Mollusidler: Salyangoz gibi yumuşakçalara karşı kullanılan kimyasallar.
Rodendisidler: Başta fareler olmak üzere kemirgenlere karşı kullanılan kimyasallar.
Nematosidler: Nematotlara karşı kullanılan kimyasallar.
Bu kimyasalların tamamının zararlı etkilerinin olmasına rağmen en çok kullanılan ve en tehlikelileri: insektisitler, akarisitler, fungisitler ve herbisitlerdir.
Pestisitler; bitkilere zarar veren zararlılar ve hastalıklara kullanılırken belli bir doz dahilinde sulandırılarak kullanılmaktadır. Pestisitler kontakt tesirli, mide zehirli ve sistemik olabilirler. Bitkinin hasat tarihi ile son ilaçlama tarihleri arasında makul bir süre tayin edilerek her pestisitin kullanma talimatında özellikle belirtilir. Bunda amaç, atılan pestisitin tamamen parçalanarak insan sağlığına zarar vermesini önlemektir. Bu süreler pestisitin türüne göre değişmekle birlikte en az üç gün olmalıdır.
Pestisitlerin teknik talimatlarına uyulmadan kullanılması durumunda insan sağlığını tehdit etmesi hatta ölümlere neden olması kaçınılmazdır. Özellikle bitki bünyesine geçebilen sistemik ilaçların kullanıldığı çiğ olarak tüketilen meyve ve sebzelerde bu durum daha vahim bir durum alır.
Pestisit zehirlenmelerinde akut etkiler görüldüğü gibi, kronik olarak zamanla etkisini artıran zehirlenmeler de vardır. Tüketicilerin hayatları boyunca bu tür gıda maddelerini tüketmesi ile vücuduna azar azar pestisit almaktadır. Vücuttan kolay kolay atılamayan bu pestisitlerin vücutta birikerek öldürme dozuna gelmesi ile asıl zarar ortaya çıkmaktadır.
Pestisitlerin zararlı etkisine maruz kalan insanlarda:
-Kusma
-İshal
-Terleme
-Solunum güçlüğü çekme
-Kalp çarpıntısı
-İstemsiz kasılmalar bariz olarak görülebilmektedir.
Pestisitlerin zararlı etkilerinden korunmak için bir dizi önlemlerin alınması gerekmektedir.
Alınması gereken ve dikkat edilmesi gereken hususlar şöyle sıralanabilir:
-Her şeyden önce ilaçlamaların uygun alet ekipmanla yapılması gerekmektedir.
-İlaçlamalar mutlaka ehil, tecrübeli ve konu ile ilgili eğitimi olanlar tarafından yapılmalıdır.
-Tarım Bakanlığınca ruhsatlandırılmış ve ambalajında detayları yazılı pestisitler kullanılmalıdır.
-Pestisitin tavsiye edilen dozunun üzerine kesinlikle çıkılmamalıdır.
-Pestisitle temastan kaçınılmalı; maske, eldiven gibi koruyucu malzeme kullanılmalıdır.
-İlaçlamadan sonra temas etmesi olası eller, yüz ve diğer organlar sıcak ve sabunlu su ile iyice yıkanmalıdır.
-İlaçlama yapıldıktan sonra ambalaj malzemeleri uygun yöntemlerle imha edilmelidir. Kalıntıları özellikle akarsulara atılmamalıdır.
-Kapalı mekânlarda kullanılan pestisitlerin kullanımı ayrı bir önem arz ettiğinden iç mekân ilaçlama sertifikası olanların yapması uygun olacaktır.
Kayseri’de dört yaşındaki bir çocuğun nar yedikten sonra tarım ilaçları nedeniyle hayatını kaybettiği bildirildi. Tarım ilaçlarının bu kadar ölümcül olabilmesinin ardındaki temel nedenler nelerdir? Bu durum, pestisitlerin güvenli kullanımında ne gibi eksiklikleri ortaya koyuyor?
Bahsetmiş olduğunuz olay hakkında kesin bir şeyler söylemek oldukça zordur. Bununla birlikte şu söylenebilir: Tarım ilaçlarının tamamına yakını zehirli ve tehlikelidir. Tarım Bakanlığının teknik talimatlarına uyulmadan yapılan tarımsal mücadelelerin benzer sonuçlar doğurduğu bir gerçektir. Kullanılan tarım ilaçlarına karşı zararlılar giderek bağışıklık kazanmaktadır. Kati sonuç alınması amacıyla çiftçiler ilacın dozunun üzerinde pestisit kullanmış olabilirler. Burada üreticilerin yeterli bilgiye sahip olmaması, konu ile ilgili üreticilerin yeterince bilgilendirilmemesi gibi aksaklıklar ve eksiklikler söz konusudur.
Tüketiciler olarak gıda ürünlerinde bulunan tarım ilacı kalıntılarından korunmak için ne gibi önlemler alabiliriz? Yıkama, temizleme veya organik ürün tercihleri bu konuda ne kadar etkili?
Bütün pestisitlerin bitkilere atıldıktan sonra bir parçalanma ve zararsız hâle gelme süresi bulunmaktadır. Bütün pestisitlerin bitkilere son kullanım tarihleri ile o bitkilerin hasat edilme tarihleri arasında geçen süreler kullanım talimatlarında özellikle belirtilmektedir. Bu tarihlere uyulması hâlinde pestisitlerin zararlı etkileri minimuma indirilmiş olur. Ancak bu tarihlere her zaman uyulmadığı da ülkemizin bir gerçeğidir. Bu durum da yine yeterli denetimi önemli kılmaktadır.
Tüketicinin her tarım ürününün, özellikle çiğ tüketilen tarım ürününün temizliğine dikkat etmesi gerekmektedir. Esasen bütün marketlerde ürün hasat tarihleri, menşeyleri ve hasattan önce son kullanılmış ilacın ismi ve ilaçlama tarihleri belirtilmelidir.
Tabiatta kalıntıların minimuma indirilmesi için iyi tarım ve organik tarım uygulamaları yaygınlaştırılmalıdır. Bu her iki üretim uygulamalarında konu ile ilgili uyulması zorunlu talimatlar bulunmaktadır. Bunlardan da öte tarımsal mücadelede ilacı en aza indiren entegre mücadele yöntemleri teşvik edilmelidir. Bütün bunlara rağmen insanlarımızın toplumsal sorumluluk duygusu çok önemlidir.
Türkiye’deki pestisit kullanımı ve denetim süreçleri, diğer ülkelerle karşılaştırıldığında nasıl bir tablo çiziyor? Gelişmiş ülkelerde uygulanan düzenlemeler ve denetimlerle Türkiye arasındaki temel farklar nelerdir?
Türkiye’de pestisit kullanımı ruhsatlı ilaç bayileri eliyle yapılmaktadır. Son birkaç yılda pestisitlerin reçete ile tüketilmesi zorunluluğu bu alanda önemli ve olumlu bir aşamadır. Buna tamamen uyulduğu söylenmemesine rağmen yine de çok olumlu bir gelişmedir. Özellikle Avrupa Birliği’nde uygulanan mevzuatlar örnek alınarak bu konuda dünyaya entegre olunmaya çalışılmaktadır.
Pestisitlerin kullanılmasında dünyanın sicili oldukça bozuktur. Türkiye belki de en masum ülkelerden birisidir. Ancak dünya hatasından 60’lı yıllardan sonra dönmeye başlamasına rağmen Türkiye ne yazık ki klasik ve takvimsel mücadele yöntemlerini sürdürmektedir. Türkiye’de yıllık pestisit kullanımı 60 bin ton kadardır. Bu ciddi bir rakam olup uygun mücadele yöntemleri ile bu rakam %50 azaltılabilir.
Pestisit kullanımında başta Çin, A.B.D. ve Latin Amerika (özellikle Arjantin) ülkeleri gelmektedir. Türkiye’de ise en çok pestisit kullanan iller sırasıyla Antalya, Manisa, Adana ve Mersin’dir.
Küresel Gıda Güvenliği Endeksi’nde Türkiye’nin 113 ülke arasında 49. sırada yer alması neyi ifade ediyor? Bu sıralama, ülkenin gıda güvenliği politikaları hakkında hangi mesajları veriyor?
Küresel Gıda Güvenliği Endekisi’nin anlaşılması hususunda ve değerlendirilmesinde üç ana başlık altında sıralanan 28 alt başlık kullanılmaktadır. Bu ana başlıklar:
1- Erişebilirlik
2- Bulunabilirlik
3- Kalite ve güvenlik
Bu başlıklar altında da 28 alt başlık içeriği puanlanarak ülkelerin Küresel Gıda Güvenliği Endeksi ve bu konuda dünya ülkeleri arasındaki sıralaması belirlenmektedir. Buna göre Türkiye 63,8 puanla 39. sırada yer almaktadır. Bu puanla Türkiye, gıda güvencesi açısından iyi durumda olan ülkeler grubuna dâhildir. Türkiye’nin daha iyi bir duruma gelebilmesi için tarımda esneklik, gıda sistemleri bütünlüğü, akıllı teknoloji inovasyonu ve üreticilerin güçlendirilmesi gibi dört temel konularda gelişme göstermesi gerekmektedir.
Gıda Güvenliği Endeksi Raporu’na göre en iyi durumdaki ülkeler: İrlanda 84, Avusturya 81,9, İngiltere 81, Finlandiya 80,9, İsviçre 80,4, Hollanda 79,9, Kanada 79,8, Japonya 79,3, Fransa 79,1, ABD 79,1 ve Almanya 78,7.
Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin ortalaması ise 56,1 olarak tespit edilmiştir.
Tarım ve Orman Bakanlığı, insan sağlığını tehlikeye atabilecek ürünlere dair tağşiş listesini sürekli güncelliyor. Bu tür listeler, Türkiye’de gıda güvenliği konusunda bize neler söylüyor? Bu tür çalışmalar tüketiciler için ne kadar güvence sağlayabilir?
Öncelikle taklit ve tağşişin tanımını yapalım:
Taklit: Bir gıdanın, Türk Gıda Kodeksi’ne uygun olarak üretilmiş bir gıdayı taklit edecek şekilde üretilmesi ve tüketim için piyasaya sürülmesidir.
Tağşiş: Gıda maddelerinin üretim mevzuatına veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi durumudur. Tağşişle bir ürünün doğal içeriğine yabancı veya onun yerine ikame edilen ucuz bir veya birkaç madde ekleyerek ve içeriğindeki değerli bir bileşenin bir kısmını veya tamamını değiştirerek üretilmesidir.
Taklit edilmiş ve tağşişli olarak üretilmiş ürünler, gıda güvenliği için büyük bir tehdit unsurudur. Çünkü bu uygulamalar üretilmiş gıdanın kalite ve güvenliğini düşürürken insan sağlığını da tehdit etmektedir. İçeriği yanlış beyan edilen gıda maddelerinin alerjen ve kimyasal barındırma potansiyeli oldukça yüksektir. Bu tür gıdalar halk sağlığını sürekli tehdit etmektedir.
Türkiye’de gıda üretimi 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ve Türk Gıda Kodeksi Ürün Tebliğleri kapsamında yapılmaktadır. Aynı Kanunun 31. maddesinin 6. fıkrası uyarınca kamuoyunun bilgisine sunabileceği hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda üretilen gıdaların denetimleri yapılmakta, mevzuata aykırı üretim yapan firmalar ile üretilen ürünlerin listesinin kamuoyuna açıklanması zorunlu olmaktadır.
Tarım Bakanlığı Türkiye genelinde gerek rutin gerekse zorunlu denetimler yapmaktadır. Bu denetimlerin sıklığı da ürün grubuna göre değişiklik göstermektedir. Denetim sırasında alınan numuneler ilgili laboratuvarlarda analiz edilmekte, bileşiminde görülen eksiklik ve aksaklıklar (taklit ve tağşiş) sonucu ilgili yasanın hükümleri gereği kamuoyuna açıklanmaktadır.
Tarım Bakanlığı görevlileri iyi niyetle görevlerini yapıyor olmalarına rağmen bütün üretim yerlerinin yeterince denetlendiği söylenemez. Bunda bakanlığın fiziki imkânları da yetersiz kalmaktadır. Tağşişli gıdaların listesinin hayli yoğun olması bunu ispat etmektedir. Ayrıca ne kadar denetim yapılırsa yapılsın, bütün işletmelere, hele hele küçük işletmelere ulaşmak kolay değildir. Burada en fazla görev tüketicilere düşmektedir. Tüketicilerin ne yediğini, ne yemesi gerektiğini çok iyi bilip asıl denetimi tüketicilerin yapması gerekmektedir.
Bütün bu iyi niyet, duyarlı tutum ve işlemlere rağmen bu gıda maddelerinin tüketilmesinde en büyük etken, tüketicilerin gelir düzeyinin yetersizliğidir. Hiçbir insan ve aile gıda miktarından tasarruf yapamaz. Tüketmesi gereken gıdanın kalitelisini alamayınca mecburen taklitli ve tağşişli gıdayı alıp karnını doyurmaktadır.
Elbette ki yapılan denetimler ve uygun olmayanların kamuoyuna açıklanması her şeyden önce toplumun bilinçlenmesini sağlamaktadır. Gıda güvenliği açısından bir farkındalık yaratmaktadır. Ancak yeterli olduğu söylenemez. Gelir düzeyi yükseldikçe kamuoyunun hassasiyeti de artmış olacak, halk sağlığına olumlu etkileri olacaktır.
Bakanlık, pestisit denetimlerini ve raporlamalarını daha etkili bir şekilde yürütmek için hangi yöntemleri benimsemeli? Uluslararası standartlara uygun bir denetim mekanizması nasıl oluşturulabilir?
Tarımsal üretimde bitki sağlığı çok önemlidir. Bitki sağlığını tehdit eden yüzlerce hastalık ve zararlı bulunmaktadır. Geçmişte üretim miktarı tüketim ihtiyacını fazlasıyla karşılamaktaydı. Böyle olunca da hastalık ve zararlılarla mücadelede kimyasal ilaçlar daha az kullanılmaktaydı. Nüfus yoğunluğu ve üretim alanlarının giderek daralması, birim alanlardan daha çok ürün almayı gerekli kıldı. Birim alanlarından daha fazla ürün alınmasında etkili olan faaliyetlerden birisi de hastalık ve zararlılarla mücadele etkin bir mücadeleyi gerekli kılmıştır. Etkin mücadelenin başında ve üretici için en kolay olanı kimyasal mücadeledir.
Pestisitler sağlıklı ve kaliteli ürün yetiştirmede önemli işleve sahiptirler. Ancak yanlış ve gereksiz kullanılmaları hâlinde insan sağlığını tehdit etmektedirler. Sadece insan sağlığını değil doğanın kirlenmesinde de en önemli etkenlerdir.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu konu mevzuatlarla denetim ve kontrol altına alınmış, pestisitlerin zararlı etkileri azaltılmaya çalışılmıştır. Bunun başında alternatif mücadele yöntemlerini geliştirmek, canlı sağlığına en az zararlı pestisitlerin kullanılması ve minimum pestisit kullanımı gibi önlemler hayata geçirilmeye çalışılmıştır.
Kalıntısı uzun süre devam eden birçok pestisitin kullanımı bakanlıkça yasaklanmıştır. Pestisitlerin kullanımı teknik talimatlarla izah edilmiş ve alımı ve kullanımı reçeteye bağlanmıştır. Bununla birlikte yoğun tarımın yapıldığı ve pestisit kullanımının yaygın olduğu yerlerde sıkı denetimler de yapılmaktadır. Ancak her üretim alanını denetlemek, her üretim alanından numune almak, analiz etmek bakanlığın kapasitesini aşmaktadır. Özellikle ihracat imkânı olan ürünlerin üretiminde konu daha bir önem arz etmektedir.
Etkin bir denetim, etkin ve sıkı kontroller sonunda yapılabilir. Burada üreticilere büyük görevler düşmektedir. Her üretici diğerinden haberdar olmalı, yanlış ve gereksiz pestisit kullanımı konusunda öncelikle birbirlerini uyarmalıdır. Bir üreticinin yanlış uygulamasının diğerini de etkileyeceğinin bilinmesi otokontrolü kolaylaştıracaktır.
Pestisit kullanımında Türkiye, Avrupa Birliği normlarını örnek almakta ve buna uymakta azami bir gayret sarf etmektedir. Ancak bu yeterli değildir. El altından veya başka bir şekilde yasaklanmış pestisitlerin kullanımı ne yazık ki hâlâ bir gerçektir.
Pestisit kullanımı ve denetimi hususunda mevcut yazılı mevzuat ve teknik talimatlara uyulmalıdır. Üreticilerde canlı sağlığı ve doğanın geleceği konusunda bir toplumsal bilinç oluşturulmalıdır. Bunun için bakanlık, üretici birlikleri ve üreticiler el birliği yapmalıdır.
Dubai'den gelen çikolata ve zehirli fıstık örnekleri, sınır kapısından dönen 35 kat zehir içeren biber vakası gibi örnekler yerli üretim ürünlerinin güvenlik denetimlerinde yaşanan sorunları gündeme getiriyor. İç piyasada bu tür olayların önüne geçmek için hangi tedbirler alınmalı ve üretici denetimleri nasıl iyileştirilebilir?
İhraç edilen tarım ürünleri ve gıda maddelerinin ithal eden ülke tarafından geri gönderilmesinin birçok nedeninin yanında iki çok önemli nedeni vardır. Birisi üründe aşırı pestisit tespit edilmesi, diğeri ise aflatoksin ihtiva eden aşırı küf ve bozulma tespit edilmesidir.
Aflatoksin: İnsan gıdalarında, tahıllarda, mısırda, kuru incirde, fındıkta ve fıstıkta ve diğer kuru gıdalarda depolama sırasında yüksek nem ve aşırı sıcaklığa bağlı olarak bazı mantar türleri hızla üremektedir. Bunların en önemlileri Aspergillus flavus ve Aspergillus parasiticus’tur. Bu toksinlerin oluşturduğu ve kuvetli zehir ve kanserojen etkiye sahip Aflatoksin’dir. İhraç ürünlerimizden kurutulmuş biber, fındık ve antep fıstığında çok yaygın olarak görülmektedir.
Son günlerde biraz da maksatlı olarak gündeme gelen Dubai çikolatasında aflatoksinli fıstık kullanılıp kullanılmadığı muhaldir. Ancak laboratuvarlarda yapılan analizlerle ortaya çıkar. Şu kadarını söyleyebiliriz ki gümrüklerden geri gönderilen veya geri çekilmek zorunda kalan ve Aflatoksin içerme riski bulunan ihraç ürünlerimiz bir şekilde yurt içinde tüketilmektedir. Bunun aksini de kimse iddia edemez.
Burada ihraç ürünlerimizin hakkını da bir şekilde teslim etmemiz gerekmektedir. Şöyle ki konu her ağzı olanın söylediği gibi de değildir. İhraç ürünlerinde aşırı pestisit kalıntısı ve Aflatoksin limitleri uluslararası standartlara bağlanmıştır. Bununla birlikte bazı ithalatçı ülkeler daha da hassas davranarak bu limitlerin altında olmasına rağmen daha düşük limitler istemekte ve ihraç ürününü geri iade edebilmektedir.
Türkiye genel olarak bu konularda oldukça hassas davranmaktadır. Ancak yüksek dozda pestisit kalıntısı ve aflatoksin ihtiva eden ürünlerin ihracata zorlandığı da bir gerçektir. Her ne sebeple olursa olsun gümrükten dönen şüpheli ürünler bir şekilde yurt içinde kullanılmaktadır. Bu ürünlerin masum olanları da, daha az masum olanları da bulunmaktadır.
Burada tüketici bilincinin oluşturulması yanında tüketicinin gelir düzeyinin de yükseltilerek daha kaliteli gıda tüketimi özendirilmelidir. İhraç ürünlerinin öncelikle üretim aşamasında bitki sağlığına önem verilmesi, kalıntı yönünden riskli bitki sağlığı ürünlerinin kullanılmaması gerekmektedir. Depolama şartları iyileştirilmeli, her aşamada denetimi yapılmalı ve ihraç edilen ülkelerin bu konudaki hassasiyetleri göz önünde bulundurulmalıdır.
Söyleşi
98. Sayı (2024)