Öldürmeyen Şey Güçlendirir Mi? (Rezilyans/Yılmazlık)

Ayşe Demet AKGÜN

(Psikolojik Danışman)

 

Rezilyans Nedir?

 

Sosyal bilimlerin fizikten ödünç aldığı rezilyans; kendini toparlama gücü, esneklik, olumsuzluklara karşı hazır olma, stres ve travmayla başa çıkabilme, zor koşullara uyum sağlama, yıkıcı deneyimlerden bir şeyler öğrenerek başa çıkma ve gelişme kapasitesidir.

 

Esneyip yeniden eski haline dönen bir yay-a, ya da hacıyatmaza, ya da muson yağmurları ile yere kadar eğilip yağmur sonrası ayağa kalkan bambulara benzetebiliriz.

 

Nietzsche “Beni öldürmeyen şey güçlendirir.” diyerek bir nevi rezilyans tanımı yapmıştır.

 

Dilimizde tek kelime ile karşılamak zor olsa da en yakın ‘yılmazlık’ kavramı ile karşılanmıştır.

 

Rezilyant / Yılmaz İnsanlar Nasıl Olur?

 

On maddede nasıl rezilyant/yılmaz olunur diye bir başlık atıp kolaya kaçmak isterdik ancak rezilyans/yılmazlık sürekli beslenmesi gereken bir bakış açısıdır.

 

Her insan doğumdan itibaren türlü zorluklar yaşamaktadır. Kimimiz bu zorlukları kabul edip, kişisel, ailevi ve çevresel kaynaklarımızı kullanarak bu durumlarla baş edebilmekte ve zorluklar geçtikten sonra daha güçlü olarak hayatına devam edebilmektedir.

 

Pek çoğumuzun hayranlık duyduğu, motivasyon bulduğu hayat hikayeleri çoğunlukla yılmazlık becerisi yüksek insanların hayat hikayeleridir. Bu hayatlar, insanların kendilerini geliştirme potansiyellerine olan inancımızı pekiştirir.

 

Rezilyans kavramını ilk ortaya atan, logoterapi ekolünün kurucusu Viktor Frankl, nazi kamplarında tüm ailesini kaybetmiş ve kamptaki olumsuz koşullara rağmen hayatta kalmayı başarabilmiş biridir.

 

Rezilyans/yılmaz insanlar hayatlarına seçimleriyle yön verdiklerini bilir, başka insanların etkilerini de kabul ederler. “Kaderin ne getireceğini kontrol edemeyiz ancak kendi duruşumuz, tutumumuz, nasıl karşıladığımız hayatımızı belirler.”

 

Hayatta mutlu olmak önemlidir fakat anlamlı bir hayat daha doyurucudur. Mutsuz olduğumuz zamanlar başarısız olduğumuz zamanlar değildir. Aksine hayatı bütünüyle değerlendirdiğimizde, bu farklı hal ve duyguların bütünüdür. Rezilyant/yılmaz insanlar yaşadıkları kayıp, hastalık, ayrılık, hayal kırıklığı vb durumlarda duygu ve düşüncelerini inkâr etmez, bunun esaslı bir değişimi getirdiğini bilir, sabreder, kabul ederler. Hayatı bütünüyle sorgulamadan yeni bakış açısı geliştirirler. Onlar için başarı; bir şeylere katkı da bulunmak, kararlılık, özgünlük ve çaba ile elde edilir.

 

Olumsuzluklara rağmen olaylara mizahi olarak yaklaşabilirler. Mizah, yaşadığımız olayların ağırlığını hafifletir, kısa süreli de olsa olayların dışına çıkmayı sağlar. Böylece daha kolay kontrol edebiliriz.

 

Rezilyant /yılmaz insanların en belirgin özelliklerinden biri de inançlı olmalarıdır. Dünyaya gelmelerinin bir amacı olduğunu düşünür, çözümü yaratıcıdan beklemek yerine bunda kendi sorumlulukları olduğunu bilirler. Sıkıntıya düştüklerinde sığındıkları kitapları, inançları onları zorluklar karşısında daha dayanıklı kılar. İnandıkları şeyler farklı olsa da kendilerini bir topluluğa ve amaca ait hissetmek her zaman işlerini kolaylaştırır. İş birliği daha az stres yaşamayı sağlar.

Yine Nietzsche ‘Bir nedeni olanlar, her çeşit zorluğa katlanabilir’ der.

Etrafındakilerin farkında olup şükrettikleri için, yaşadıklarından keyif alma süreleri de daha uzundur.

 

Rezilyans / Yılmazlık Becerisi Geliştirilebilir Mi?

Evet, geliştirilebilir.

Yılmazlık tek bir kişilik özelliği değildir.

Yılmazlık düzeyimizi etkileyen şeyleri genel olarak üçe ayırabiliriz;

* doğuştan getirdiğimiz özellikler (genetik, kişilik)

* içinde bulunduğumuz koşullar (aile, sosyal çevre)

* bu konudaki çabalarımız ve farkındalığımız

 

Her beceri gibi yılmazlıkta çocukluk çağında daha kolay ve kalıcı şekilde kazanılıp, geliştirilebilir. Çocuklarımızın psikolojik esnekliğe sahip olması için çalışırken, kendi bakış açımızı da düzeltip, bu konudaki algımızı seçici tutup kendi yılmazlık düzeyimizi de katkıda bulunabiliriz. Yapılan araştırmalar yılmazlık becerilerinin çocukluktan sonra, hızlı bir şekilde kazanıldığı zamanın 30-40 yaşları arası olduğunu göstermiştir. (Werner, 1955)

 

Çocukta Yılmazlık / Rezilyans Nasıl Geliştirilebilir?

 

Küçük yaşta oluşturduğumuz bir değişiklik, otuz yıl sonra büyük bir farka dönüşebilir.

 

Bu konuda tek bir şey söyleyecek olsam ‘sevin ve hissettirin’ derdim. Koşulsuz sevgi, birçok konuda telafisi olmayan tek şey olabilir. İnsanın kendini sevmesi ve değerli bulması için bu şarttır. Karşılaştığımız zorluklarda kendimizi iyi hissetmemiz, yardım almamız, insanlara duyduğumuz güven bununla ilgilidir.

Uykuya dalmadan önce sarılmak, gülümsemek, birlikte oyun oynamak, küçük notlar bırakmak, sevdiği yemeği yapmak, yürüyüşe çıkmak vb sevgimizi göstermenin birer yoludur, içinizden nasıl geliyorsa…

 

Bir çocuğun doğumundan itibaren sabit, bağ kuracağı, onunla olmaktan keyif duyan, bakımlarını severek yapan bir yetişkinin varlığı en büyük avantajlardandır.

 

Sevgi ile özgüven çok ilişkilidir. Özgüven; çocuğun kendi kapasitesine, gücüne ve yeteneğine olan inancıdır. Çocuklukta ve ergenlikte öğrenilen kendine güven, yetişkinlikte başarılı olmayı sağlar. Ancak yeterliliği arttırmadan verilen özgüven zararlı olabilir. Yeterlilik ise deneyimlerle kazanılır. Çocuğa bol bol deneyimleyecek ortam hazırlamak yapılacak en iyi şeylerdendir. Olayları başardıkça kendine olan güveni artar.

Örneğin: Yürüme döneminden itibaren çocuklar, içini doldurup boşaltabilecekleri sepetlerle, kaplarla oynamaya bayılırlar. Evin her köşesinde değil ama onun için oluşturduğumuz bir alanda, su, kum vb nesneleri doldurup boşaltmasını destekleyebiliriz. Böylece fiziksel ve ruhsal anlamda kendini iyi hissedecektir. Ancak kasları henüz belli bir yeterliliğe ulaşmadan suyu dökmeden kaptan kaba boşaltmasını bekleyemeyiz. Ya da çay doldurmasını!..

 

Doğru sınırlar çizerek, çok koruyucu olmadan minik ve tehlike içermeyen hatalar yapmasına izin vermek, toparlanmayı ve düzelebilmeyi öğrenmeleri için çok önemlidir. Bu tıpkı az miktarda mikrop verip aşılamaya benzer.

 

Sinir sistemimiz de tıpkı kaslarımız gibi kullanıldıkça güçlenir. Her şey çok rahat ve yolunda olduğunda yeni şeyler üretemez ve kendimizi geliştiremeyiz.

Çocuk da büyürken hiçbir zorluk, hayal kırıklığı ve stres yaşamazsa kendi kendine bir şeyi başlatma, ortaya bir fikir atma, bir fikrin arkasında durabilme konularında başarılı olamaz. Çok bilip az yaşadığımız günümüzde eylemlilik, sorumluluk alma daha da önem kazanmaktadır.

 

Kendi ayakları üzerinde durabilen bağımsız bireyler yetiştirmek en çok bizleri mutlu edecektir.

 

İnsanlar en iyi hatalarından öğrenir. Çocuklar bir şeyi başaramadığında onlara beceriksiz gibi davranmak yerine dünyayı yeni öğrenmeye çalıştıklarını unutmamalıyız. Örneğin, çocuğunuzun çorbayı neden dökerek yediğini ya da kâğıdı neden eğri kestiğini anlamak isterseniz, sağlaksanız sol elinizle (ya da tam tersi) kaşık, makas kullanmayı deneyebilirsiniz.

 

Çocuklar yaşadıkları olaylarda sorumluluğu üstlenmeye yatkındırlar. Bu durum pekiştirilirse çocuk sıkça suçluluk duygusu yaşar ve bu duygu sebebiyle çok kolay yönlendirilebilir. Böyle durumlarda olayları farklı şekilde yorumlamayı öğretmek ve parçalara ayırarak değerlendirmek iyi bir yöntemdir.

Örneğin, küçük kardeşini öperek uyandıran bir çocuğa, ‘kardeşini ağlattın’ demek yerine, ‘kardeşin şimdi dinlenmek-uyumak istiyor’ diyebiliriz. Ya da sınavlarda düşük not alan bir çocuğa, başarısızsın demek yerine nasıl, ne kadar, ne şekilde çalıştığını ayrı ayrı değerlendirmesini ve eksiğinin kendi şahsından olmadığını fark ettirebiliriz.

 

Olumlu, gerçekçi, doğru düşünerek yaşamak-örnek olmak çocuğa yapılacak en büyük iyiliklerdendir. Olayları nasıl anlamlandırdığımız bu düşünce tarzına bağlıdır. Çocuk yeni bir şey öğrenirken, örneğin yürümeyi; birkaç adım atıp düştüğünde, ellerinden tutup gülümseyerek “Ne güzel adım attın, tekrar deneyelim mi?” dediğimizde, olayları yorumlamak için gözümüzün içine bakan çocuğumuza olumlu bir bakış açısı/hayat görüşü katmış oluruz. Aksi takdirde, tedirgin bir yüz ifadesiyle “Ay! Düştün, tüh!” der ve kucağımıza alırsak hayatı deneyimleme noktasında duraksatıcı bir davranış sergilemiş oluruz.

 

Bizler stresle başa çıkmak için farklı yollara başvururken çocuklar çoğunlukla oyunu kullanırlar. Yetişkinlerin müdahale etmediği ‘serbest oyun’un çocuğun dünyasındaki iyileştirici etkisi çok büyüktür.

 

Aile hepimizin ilk ve küçük dünyasıdır. Dış dünyanın zorluklarına hazırlandığımız güvenli alanımızdır. Kendisiyle oynayan, kendisini dinleyen aile bireylerinin varlığı rezilyans/yılmazlık becerisi kazanımında önemli bir etkendir. İyi bir dinleyici olmak, bazen birçok sorunu çözebilir. Aile içinde duyguların rahat ifade edilmesi teşvik edilmelidir. Aile, farklılıklarla beraber yaşamayı öğrendiğimiz harika bir mekanizmadır. Yaşamda tek doğru yoktur. Farklı seçimler, farklı hayatlar olduğunu kabullenmek daha başarılı ve mutu bir hayat sürmeye katkıda bulunur.

 

Çekirdek ailemiz ile başlayan sosyal hayatımız, zamanla büyük aile bireyleri, akrabalar, komşular, arkadaşlar vb. olarak çoğalır. İnsanoğlu kaçınılmaz bir şekilde çevresindekilerden etkilenir. Stresle başa çıkabilmenin bir yolu da kendine yakın hissettiğin ve güvendiğin yakınlarına başvurabilmektir. Kaliteli bir sosyal çevre yaşama sevincimizi ve doyumumuzu arttırır. Çocuklar büyüdükçe arkadaşın hayatlarındaki yeri ve önemi artmaktadır. Çocuğun aidiyet geliştireceği birden fazla arkadaş grubu olması onun faydasına olacaktır.

 

Bir insanın yalnız başına zaman geçirmesi/geçirebilmesi güzel ve yer yer gereklidir ancak insanın insana ihtiyacı vardır. Yaşadığımız zorluklarda birilerinin bizi önemsediğini, yardım edeceğini bilmek hayata karşı daha pozitif bakmaya yardımcı olur. Bu bir zayıflık değil aksine sağlıklı bir gelişimdir.

 

Yılmazlık becerimizi etkileyen unsurlardan biri de bedenimizdir. Bu sebeple iyi uyumalı, iyi beslenmeli, sağlığımıza dikkat etmeliyiz. Hareketsiz yaşamın arttığı günümüzde spor yapmaya ve çocuklarımıza imkân sağlamaya önem vermeliyiz.

 

Rezilyans / Yılmazlık Düzeyimizi Ölçme

 

Yılmazlık düzeyini ölçmek için bir envanter geliştirme çalışması yapılmıştır.[1]

 

Rezilyans / Yılmazlık Becerisine Kur’ani Bakış

 

Bu kavramı incelerken zihnimin arka planında, sıklıkla Kur’an’daki ayetler yer buldu;

 

“Her zorlukla beraber bir kolaylık vardır” (İnşirah-5)

“…birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler...” (Asr -3)

“Ve Biz, her insanın kaderini kendi çabasına bağlı kıldık…” (İsra-13) ve daha bir çok ayet…

 

Peygamberimiz Hz. Muhammed ve diğer peygamberler, örnek aldığımız nice müminler inançları, değerleri için daha anlamlı hayatlar yaşamış ve zorluklara rağmen devam etmişlerdir.

 

Kaynakça

Seçkin, Ş., Hasanoğlu, A. (2016). Çocukta Rezilyans, Remzi Kitabevi

http://www.tuba-aydin.com/yilmazlik/

[1] http://isarder.org/2017/vol.9_issue.3_article11_full_text.pdf

 

ANALİZ/AİLE

Sayı 60 (2018)

 

Follow