ŞAHSİYETİ İPOTEK ALTINA ALAN KÜLT YAPILAR ÜZERİNE

ŞAHSİYETİ İPOTEK ALTINA ALAN KÜLT YAPILAR ÜZERİNE

Bilgin ERDOĞAN

 

Mukaddime

Kur’an, hayat verici bir mesajdır. Hakeza Kur’an’daki din, hayatın kendisidir. Bu konuda Rabbimiz şöyle der: “Siz ey iman edenler! O sizi hayat bahşeden bir (diril)işe davet ettiğinde, Allah’a ve Elçi’ye icabet edin! Zira iyi bilin ki Allah kişiyle kalbinin (eğilimleri) arasına sürekli müdâhale eder; O’nun huzurunda toplanacaksınız” (Enfâl: 8:24) Allah, insanla kalbi arasına girer ki insan kaymasın. Ne ki, kişi Rabbinin olması gereken yere başkalarını koyunca, bu durumda dindarlık, yerini dinciliğe bırakır. Din, hayata bağlar iken, dincilik hayattan koparır. Dindarlık ile dincilik arasında ise fark vardır.

Dindar, referansını hayat kitabı Kur'an'dan alarak kendisiyle Rabbi arasına kimseyi sokmaz iken, dinci kalbiyle kendisi arasına başkalarını sokarak, onlara tanrı muamelesi yapar. Dindar "Rabbim ne der?" kaygısı taşırken, dinci "Başkaları ne der? kaygısı taşır. Gordon Allport'un ifadesiyle "Dindar iç güdümlü iken, dinci dış güdümlüdür” Dış güdümlü olmak ise kişiyi hayatın içinde pasif ve edilgen bir nesne yapar. Zira Ali Şeriati'nin jargonuyla, o artık yaşadığı cemiyetin zindanında zavallı bir mahkûm olur. "Rabbim ne der?" kaygısı, kişiye hem özgüven hem de özgürlük verirken "Başkaları ne der?" kaygısı, kişinin özgürlüğünü elinden alır.

Dindar, dinin talibi gibi davranır dinci ise o dinin sahibi gibi davranır. Bu nedenle dindar, dini görüşlerini arz ederken "Bence" şerhini düşer ki kendisini mutlaklaştırmasın. Zira dindar bilir ki, hata yapmak insana mahsustur ve her şeyde olduğu gibi dini konularda da yanılabilir. Dinci ise kendi işine geldiği dini anlayışı mutlaklaştırmak için "Bence" şerhinden son derece rahatsız olur ve adeta bir dini sınıf oluşturmanın alt yapısını oluşturma çabası içine girer. Bence diyemeyen ‘ben’ olamaz. 'Ben' olamayan ise dinini, hayatın içinde değil, kült yapıların kapalı gettoları içinde şahsiyetini ipotek ettirerek yaşamaya mecbur olur.

“Kült” kelimesi

İngilizce “cult” olarak bildiğimiz kült kelimesi, Latince “cultus” toprağı işlemek anlamına gelmektedir. Hatta sömürge anlamına gelen koloni kelimesi de Latince aynı köke nispet edilir. Bir devletin başka bir devletin topraklarını ipotek altına alması, o devleti köleleştirmek olduğu gibi bireyler de karizmatik bir lider etrafında benliklerini ipotek ettikleri topluluğa “kült topluluk” denebilir. Nitekim Fransızca “culte” tapınmak anlamına gelmektedir. Dolayısıyla kült, bir nevi grup ve lider tapınmacılığıdır.

Kültür kelimesi de kült kelimesi ile aynı kökten gelir. Kült yapılar, kendilerine ait kültleri yani ritüelleri veya inanışları olan topluluklardır. Dolayısıyla belirgin veya görülmeyen, nevi şahıslarına münhasır kültürü olan sosyal hareketlere, kült yapılar diyebiliriz. Masonik yapılarda tokalaşma şekli, Pentekostal kilise ayinlerinde “Bilinmeyen dilde konuşma ayini” veya Süleymacılar’da ellerini bitiştirerek dua etme gibi, bir gurubu diğerlerinden ayıran kült olarak kabul edilen ve artık o cemaatin kültürü haline gelmiş uygulamalar misal verilebilir. Bıyıkları veya sakalları biçimlendirme şekilleri veya giyinme tarzı da bunlara dahil edilebilir.

Kült nedir? Bir dini veya seküler hareketi kült oluşumlardan ayıran fark nedir? Ben bu sorunun en kestirme cevabının şeffaflık olduğu kanaatindeyim. Dini gruplar veya sosyal örgütler açık ve şeffaftır. Liderler seçilebilir ve sorgulanabilirler. Kült olmayan sosyal yapılanmalarda, liderlere mutlak itaat söz konusu değildir. Liderin şahsına değil, ilkelere bağlılık söz konusudur. Lideri sorgulamak ve hesap sormak mümkündür.

Barış, huzur, adalet ve esenlik getirme iddiası ile ortaya çıkan kült yapılanmaların, faturası çok ağır sosyal felaketlere sebep olduğunu biliyoruz. Bu sosyal sorunun, sadece misak-ı milliye mahsus değil tüm dünyadaki insanlığı ilgilendiren temel bir mesele olduğunu unutmamak gerekir. Hatta bu sorun, sadece bu çağa ait değil tarih boyu şahit olduğumuz kadim bir problemdir. Zira insanda kendisini tanımlı ve özel hissetme dürtüsü, güç tutkusu, özgüven sorunu, psikolojik anlamda yaşadığı travmalar ve çoğunlukla siyasi hak arayışları kült yapıların oluşmasına sebep olmaktadır.

 

Kült Yapıların Tabiatı

Lider fetişizmi

Kült yapılanmalarda ise en bariz özellik karizmatik bir lidere taparcasına gösterilen bağımlılıktır. Bu tür yapılarda adeta Sufi jargondaki “Gassalın elinde meyyit” yani “Ölü yıkayıcısının elinde ölü” gibi bir teslimiyet aranır. İlkeler ile kült liderinin görüşleri çatıştığında ilkeler feda edilir. Mesela başörtüsünün farz olduğuna inanan bir insan, lideri başınızı açın talimatı verdiğinde, inandığı ilkeleri değil liderinin bu konudaki talimatını dinler. Oysa ki kült olmayan dini yapılarda lidere itaat, ilkelere itaatin bittiği yere kadardır.

Psikolojik baskı

Kült yapılarda, lidere muhalefet söz konusu değildir. En ufak bir eleştiri veya itaatsizlik, cezalandırmalara sebep olur. Zira kült yapılarda, liderin mutlak anlamda her şeyi bildiği ve toplantı kararlarına mutlak anlamda bağlı olunması gerektiği düşüncesi vardır. Aksi takdirde kişiler, kaderin tokatını yiyebilecekleri ile telkin edilir. Mesela bir dini ayine, toplantıya veya faaliyete katılmayan müridin başına felaketlerin gelebileceği hatırlatılarak “şefkat tokatı” yiyebileceği şartlandırılır. Bunun dışında yaz kampına katılmayanlar o kült yapının evlerine veya yurtlarına alınmaz. Kimi kült yapılarda ise bazı ritüelleri yerine getiremeyenler, yemek vermeme veya geziye götürülmeme gibi müeyyidelere maruz kalırlar.

Kontrol mekanizması

Kült yapılar, bireylerin nasıl yaşayacağına, hangi mesleği yapacağına ve hatta nerede yaşaması gerektiğine karar verirler. Kült yapıların takipçileri mesela genç ise hangi mesleği yapmaları gerektiğine, arzularına göre değil örgütlerinin ihtiyaçlarına göre karar verirler. Bazen kiminle evleneceklerini o kült yapının temsilcilerine bırakırlar. Kendi beğendikleri kişi ile değil örgütlerinin menfaatine olacak kişiler ile izdivaç yaparlar.

Aşırı anlam yükleme

Kült yapılarda takipçiler, kendi örgütlerini hayatın merkezine koyarlar. Büyük kısmı, dünyayı o hareketin kurtaracağı kanaatini taşırlar. Liderlerine olağan üstü anlamlar yüklerler. Bu sebeple gerek İslam’ı referans alan, gerekse Hristiyan kökenli kült hareketlerde Mesih ve Mehdi kavramları ön plana çıkar. Bu tür durumlarda, düşünce ve sorgulama mekanizması iptal olduğundan lider yanlış yaptığında çok ciddi ve yıkıcı sosyal travmalar yaşanabilir.

Kutuplaştırıcı algı

Kült yapılarda “Biz ve onlar” şeklinde iki kutuplu sistem vardır. Örgüt deniz gibi iken takipçiler o denizin içindeki balıklar gibidirler. Dolayısıyla örgütten çıkmak adeta dinden çıkmak ve hakikate ihanet etmek gibidir. Bu tür kimselere ihanet etmiş muamelesi yaparlar. O kimselerin, hayatlarının geri kalan kısmında bereketsiz yaşayacaklarını telkin ederler. Sadakat çetelesinde, kendilerinden olmayanların derecesi sıfır hükmündedir.

Şeffaf olmayan yapı

Kült yapılarda lider, hiçbir şekilde hesap vermemekle sorumlu değildir. Lider sorgulanmadığı için hiçbir şey şeffaf değildir. Etrafı çoğunlukla kalabalık dahi olsa, çevresindekilerin hepsi çoğunlukla kendi fanatik takipçilerinden müteşekkildir. Kült yapıların liderlerine ulaşmak, o memleketin siyasi liderlerine ulaşmaktan daha güçtür.

Ezoretik bilgilenme

Kült yapıların ezoterik tabiatı vardır. Beslendikleri kitabın en iyi müfessiri, o kült yapının lideridir. Genellikle temel kaynaklar yerine ikinci ve üçüncü kaynakları tercih ederler. Onlar için ikinci ve üçüncü kaynaklar birinci kaynaktan daha ehemmiyetlidir. Hatta bazı kült yapılarda o kaynakların tıpkı İlahi metinler gibi sunuhat yoluyla geldiğine inanmak yaygındır. Zaten takipçilerin, sorgusuz sualsiz itaat etmeleri için buna inanmaları gerekir.

Seçkinci tabiat

Kült yapıların seçkinci bir tabiatı vardır. Bu sebeple, toplumda söz sahibi olan liderlerin ve özellikle esnaf takımının, o kült yapının lideriyle görüşmesi sıradan bir takipçisinin görüşmesinden daha mümkündür. Maddi destek veren bir esnaf dünyanın diğer ucunda büyük fedakarlıkla bu kült yapıya hizmet eden takipçisinden daha önceliklidir.

Ajitasyon ve olağan-üstü anlatılar

Kült yapılar, çıkar odaklı yapılanmalar olduğundan, para toplama seanslarında ajitasyon, metafizik olağan üstü anlatılar hakimdir. Takipçilerin duygusal bir ortamda, bir kutlu dava adına sahip oldukları elinden alınır. Bu tür toplantılara daha önce vefat etmiş peygamberlerin, velilerin ve azizlerin geldiği ima edilir.

Adam kazandırma ihtirası

Kült yapılara adam kazandırma çok önemlidir. Bir üye kazanmayı, sanki o kimsenin ebedi hayatını kurtarıyormuş hissiyle yaparlar. Bunun için takipçilerden ölçüsüz fedakârlık beklenir. Mesela bir üniversite öğrencisiyse kayıt zamanından önce üniversiteye gelen öğrencileri kayıt bürosundan alıp o kült yapının evlerine veya yurtlarına yönlendirmesi beklenir. Bunu yapmayana müeyyide uygulanır.

İspiyonlama ve kutsal röntgencilik

Kült yapılarda komün bir ortam olduğu için yeni üyelerin zaaflarının gözlenmesi ve gerekirse o kült yapıdan çıkacakları zaman, utandırılarak o yapıyı terk etmeleri önlenmeye çalışılır. Kimi kült yapılar ise farklı devlet birimlerinde çalışan takipçilerinin o devlet birimindeki üstlerinin zaaflarını rapor ederek, kült yapının liderlerine bildirmesi beklenir. Mesela alt rütbeli bir subay, üst rütbeli bir subayın bir zaafını, o kült yapının liderine ispiyonlar. Kült yapı ise bunu ifşa ederek, o üst rütbeli subayın istifa etmesini sağlar ve böylelikle kendi tarafgirleri için bir makam boşalmış olur.

Güçlü kimlik algısı

Kült yapıların bireyleriyle kişisel ilişkiler genelde çok iyidir. Zira takipçiler, genel itibarıyla iyi niyetli kimselerden oluşur. Lakin bu kimseler, o kült yapının çıkarlarına aykırı davranıldığı takdirde adeta canavarlaşırlar.

Kült yapıları isimleriyle değil nitelikleriyle tanımak

Kült yapılar, çok barışçı ve güzel şeyler yapıyor gibi olsalar da belli bir güce ulaştıklarında tehlikeli oldukları, tarihi ve sosyal gerçekler olarak karşımızda durmaktadır. Bu sebeple kült yapıları tanımak ve nesli bu tür yapılanmalardan korumak çok önemlidir. Ne ki bunları isimleriyle değil nitelikleriyle bilmek oldukça ehemmiyetlidir. Zira kimse davet ederken, bir kült yapıya davet ediyorum, demez. Lakin kişi kendisini o kült yapının içinde zamanla bulur.

Telkin hiyerarşisi

Dini nitelikli bir kült yapıda evvela Tanrı sonra peygamber telkini yapılır. Daha sonra o asrın ruhuna hitap eden özel bir şahsi manevi olduğu telkin edilir. Bunun adı kimileyin mehdi veya müceddid olabilir. Şayet o kişi yaşamıyorsa daha sonraki aşama yeni takipçilere, o kimsenin öğretilerini yaşadığımız dünyaya yansıtacak seçilmiş kişinin o kült yapının lideri olacağı şeklinde telkin olur.

 

Kült yapılara kimler rağbet eder?

Kült yapılara eğilim içinde olmanın çok çeşitli nedenleri vardır. Lakin bireyler çoğunlukla kendilerini bu tür yapıların içinde farkında olmadan bulurlar. Kendisini bu tür kült yapılara adamış kişiler yeni adayları ritüellerine davet ederek hazırlarlar. Yüksek hedefleri ve çıkarları olan bu yapılar, taraftar kazanmak için toplantılar yaparak bir ajanda takip ederler. Esnaflar kendi meslektaşlarını, memurlar kendi yakınlarını, öğrenciler ise kendi sınıfındaki arkadaşlarını bu harekete çekmeye çalışırlar. Tabii ki bu kült yapılara herkes ilgi göstermeyebilir. Zira böyle bir ilgi için psikolojik alt yapının müsait olması gerekir.

 

Anlam arayışı: Victor Frankl’ın da dediği gibi anlam, insanın en büyük arayışıdır. Maksatsız ve monoton bir hayat, insan ruhuna acı verir. İşte böyle bir arayışın sonucunda insanlar kimi kült yapıların içinde kendilerini bulabilirler. Özellikle dini ve felsefi olanlar arayış içinde olan kimseleri bir süreliğine tatmin eder. Tatmin olmanın verdiği minnet duygusu ise onları daha da müntesibi oldukları kült yapıya bağımlı hale getirir.

 

Ailevi problemler: Özellikle gençlerin kült yapılara rağbetinde ailevi sorunların büyük bir neden olduğu görülmektedir. Benim de bazı genç mahkumlar üzerinde görebildiğim kadarıyla, çete üyelerinin mensup oldukları kült yapıyı aileleri gibi gördükleri yönündedir. Yirmi kusur yıl mahkûmiyet almış bir genç mahkûma, yaptığından pişman mısın diye sorduğumda pişman olmadığını söylemişti. Zira genç mahkûm yaptığını, ailesi olarak gördüğü çetesi için yaptığını söylemişti. Şayet bir aile çocuğa karşı ilgisiz ise veya onu anlamaktan uzaksa özellikle kimi gençler mensup oldukları o kült yapıya aile sıcaklığıyla bağlanmakta ve çete liderlerini babaları gibi görebilmektedirler.

 

Grup psikolojisi: Amerika’da siyahiler, sokak kavgalarında kendilerine arka çıkan kimselerin bağlı oldukları çetelere rağbet ediyorlar. Bunun eğitimli çevrelerde daha farklı olan versiyonu ise kendilerine derslerinde yardımcı olan ağabeylerinin içinde bulundukları cemaate girmeleridir. Esnaf nezdinde ise kendisine zor zamanlarında yardımcı olan iş adamlarının bağlı oldukları cemaate girmesi örnek verilebilir. Her çevre, kendi sosyal yapısına uygun kesimlerin etkisi altında kalabilmektedir. İnsanlar bir gruba bağlı olmakla kendilerini daha güçlü hissedebilmektedir. Bunun meşru olanı, sendikalar veya öğrenci kulüpleri gibi şeffaf mekanizmalar olmasına rağmen bazı kimseler daha gizemli kült yapılanmaları tercih edebilmektedir.

Sosyal öfke: Özellikle siyasi ve ideolojik kült yapılarda ezilmişlik psikolojisinden kaynaklanan sosyal öfke bu tür kimselerin eğilimlerinde önemli bir role sahiptir. Amerika’da Maocu “Siyah Panterler” ezilen siyahilerin haklarını savunma adına kurulmuş silahlı bir örgüttü. Bu tür kült yapılarda, ellerinden alınan hakların mücadelesi ile ilgili argümanlar ön plandadır. Lakin bu ezilmişlik psikolojisinden dolayı gruba katılan kişilerin duyguları istismar edilerek çete liderleri tarafından kullanıldıkları da aşikardır. Dünya’yı değiştirmek isteyen idealist Müslüman veya sosyalist gençlerin o güzel duygularının istismar edildiği gibi.

Özgüven sorunu: Özellikle hayatlarıyla ilgili kendi kararlarını kendileri veremeyen kimselerin kült yapılara eğilimi daha yüksektir. Zira orası kendisi adına karar verecek kimselerin olduğu bir yerdir. Hatta kült yapının liderleri kendisinden sonra gelenlerin sadece hangi kitabı okuyacağına değil, hangi bölümde tehsil görmesi gerektiğine, kiminle evleneceğine ve nerede yaşaması gerektiğine karar verirler. Özgüven sorunu olan kimseler ise bu tür kült yapılarda karar verme aşamasında rahat ederler. Ne ki, bu tür yönlendirmeler çoğu kez, bireylerin değil kült yapıların çıkarlarına uygun olacak şekilde tanzim edilir.

 

Bağımlılık ve gece kâbusları: Kişilerin içinde yaşadıkları psikolojik haller, mistik çeşitli arayışlara sebep olmaktadır. Çeşitli kabuslar gören kimselerin veya uyuşturucu bağımlısı olan kişilerin manevi tedavi adından özellikle spritüal ve mistik kült yapılara rağbet ettiklerini toplumda gözlemliyoruz. Ne ki bu kimseler o alışkanlıklarını aşabilseler dahi kült bir yapının müdavimi olarak akıllarını daha farklı bir şekilde uyuşturabilmektedirler. Kanımca ikincisi de en az birincisi kadar zararlı bir bağımlılık eğilimidir.

 

Travmalar: Kişilerin hayatındaki kayıplar, yaşadıkları olumsuz tecrübeler sonucu psikolojik çözülmeler ve yalnızlaşma duygusu, bu kimseleri yeni ve tamamen farklı ve aykırı bir yaşam tarzına motive edebilmektedir. İşte böyle bir halet-i ruhiye içinde kişiler, bahsi geçen kült yapılara sempati duyabilmektedirler. Mesela ailesi veya çevresi tarafından dışlanan, hor görülen ve takdir edilmeyen bir kimse bu eziklik duygusunu ödünlemek için kült bir yapının içinde aktif olmaya çalışabilmektedir. Bu durumda kendi iç dünyasında hem çevresinden intikam almakta hem de kendisini daha iyi hissetmektedir. Özellikle yasa dışı çetelere rağbet eden mahkumlarda gözlemlediğim hal budur.

Toplumsal paranoya: Korku, endişe ve kuruntu ile karakterize edilen paranoya psikolojisinin, etkin olduğu bireylerin kült yapılara rağbet etmesi olasıdır. Özellikle bu psikolojik hal şayet toplumsal hal almış ise kült yapıların başarılı olma ihtimali yüksektir. Zira birey dışarda bir düşman olduğuna ve şayet bu kült yapıya intisap etmez ise o düşmanın kendilerini yok edeceğine inandırılmıştır. Mesela bir kült yapı şayet Türkiye’de elemanlarını askeri okula göndermek için motive ediyorsa şayet biz olmazsak askeriyeyi “Komünistler-Aleviler” ele geçirebilir ve din düşmanları memleketi ele geçirir diye tehdit edebilir. Bunun dışında mesela Amerika’daki siyahiler arasında yaygın olan bir başka grup şayet biz güçlü olmaz ise beyaz adam, bizi yeniden köleleştirir şeklinde bir paranoya yaratarak kendisine taraftar bulabilir. Oligarşik toplumlarda da politik oluşumların içinden de kült yapılara benzer oluşumlar ortaya çıkabilmektedir. Onlar da toplumu komplo teorileri ile yönetirler.

 

Metafizik cazibe: Özellikle mistik referanslı kült yapılara rağbet edenlerin, metafiziğin cazibesine kapılmalarından dolayı böyle bir eğilim içine girdikleri görülebilmektedir. Bu tür kimseler, ruhen yücelmek ve insan-ı kâmil, veli veya aziz olma dürtüsüyle böyle arayışlar içine girerler. Özellikle rüyalara ve evliya hikayelerine inananların, mistik kültlere girdikleri gözlenmektedir. Kült liderleri, böyle kişilerin duygularını, olağanüstü bazı hikayeleri gerçekmiş gibi anlatarak besler ve onları o kült yapıya daha bağımlı hale getirir. Mesela bir okul açılışı için para toplanacağında peygamberin ve arkadaşların veya daha önce vefat etmiş kimselerin o açılışa geldiğini söyleyerek bu kült yapıya, müntesiplerinin daha fazla destek olmasını sağlayabilir. Özellikle gençlerdeki metafizik arayışlar kült yapılara rağbet etmeye sebeptir.

 

Kutsal kurtarıcı miti: Özellikle dini içerikli birbirinden farklı kült yapılarda "Mesih, Mehdi" gibi sıfatlar ön plana çıkarılarak yeni takipçilerin bu inanca sahip olması beklenir. Böylelikle liderlerini, kutsal bir kurtarıcı olarak görürken kendilerini de o liderin kutlu bir neferi gibi algılarlar. Böylelikle insanlar böyle bir kirli ve kaotik dünyada daha arınmış ve daha tanımlı hissederler. Hemen hemen tüm İslami ve Hristiyan kült yapılarında bu inanç, çok dominant bir öğedir.

 

Gerçekler yerine kurguyu tercih edenler:

Bazı kimseler makul gerçekler yerine mahsus kurguları tercih ederler. Zira ellerindeki gerçekler onları tatmin etmez. Daha büyülü, gizemli ve esrarengiz olanı tercih ederler. Bazen hayatın içindeki monotonluk insanları sıkar ve kişiler macera arayışı içine girerler. Bu kimslerin nazarında komplo teorilerindeki gizem, gerçeklerden ve sosyal olgulardan daha caziptir.

 

Parapsikoloji merakı

Özellikle okulistik, pagan ve satanist tarikatlara rağbet eden kimselerde motive edici unsurun parapsikoloji olduğunu görüyoruz. Ne ki, kimi İslami referanslı kült yapılarda da parapsikoloji merakı olanların rağbet ettiği bilinmektedir. Mesela cinlerle haberleşme,onlar dan haber alma ve gayba dair çifir ve ebced yollarıyla tahminde bulunma gibi konular bu konulara zaafı olanları cezbedebilmektedir.

Eğitim ihtiyacı: Özellikle dini eğitimin zayıf veya baskı altında olduğu ülkelerde, bireyler dini anlamda eğitim almak için, kendilerini kült yapıların içinde bulabilirler. Kimi ülkelerde modernizasyon ve sekülerleşme adı altında, din aleyhinde algı oluşturulmasını fırsat bilen kült yapılar dini eğitim vererek cemaatlerine adam çekebilmektedirler. Bunun sebebi insanların hangi kanaldan dini eğitim alacaklarını bilememeleri veya buna müsade edilmemesidir.

 

Belirsizliğe tahammülü olmayanlar: Bazı kimselerin belirsizliğe tahammülü yoktur. Muğlak meseleler ile ilgili net ve katı cevaplar ararlar. Bunu bir ihtiyaç haline getirirler. Mesela kıyamet ne zaman kopacak? Mehdi veya Mesih ne zaman gelecek? Deccal kimdir? Bu süreçte iman edenler ne yapmalıdır? Kiminle olmalıdır? Buna benzer mevzuları merak konusu yapanları eskatolojiye atıf yapan mesiyanık kültler ağlarına alarak onları uzun süre sömürebilecekleri bir tuzağın içine çekerler.

 

Manevi korunma ve koruma ihtiyacı: Sadece fiziki anlamda değil manevi anlamda da koruma ve korunma ihtiyacından kaynaklı kült yapılara sempati uyanabilir. Hatta bazı kimseler çocuklarını dahi böylesi kült yapılara teslim edebilirler. Uyuşturucuya, kumara veya gece hayatına temayül etmesin diye kişiler böyle kült yapıların içinde kendilerini veya çocuklarını bulabilir. Bu korunma, kült yapıların dışında meşru ve şeffaf gruplar vesilesiyle de sağlanabilir lakin dünyanın her yerinde kült yapıların elemanları diğer meşru gruplara nazaran daha motive çalışırlar.

 

Maddi-manevi tatmin arayışı: Kült yapılara rağbet edenler çeşitli sebeplerle böyle yönelim içinde olabilirler. Lakin hangi sebeple olursa olsun bunun sebebi fiziki veya psikolojik anlamda bir tatmin arayışının sonucudur. İnsanlar kendilerini o yapı içinde güvende hissediyor olabilirler veya o yapının sağladığı olanaklar hayatlarını daha da kolaylaştırıyor olabilir. Bir kimse o yapı içinde kendisini daha güvende hissedebilir. Bunların hiçbiri kült elemanı için bizzat maksat değildir. Lakin bilinç altında güdüleyici unsur olarak bu sebeple olur. Bir öğrenci, gideceği yerde kolaylıkla sosyalleşme imkânı bulur veya bir iş adamı yatırım yapacağı yerde oradaki mukim kült elemanlarının tecrübelerinden yararlanır veya ahlaken bozulmaktan ve kimlik kaybından korkan birey kendini o yapının için korunaklı hisseder.

Aidiyet duygusu: Güçlü kimlik algısı ve aidiyet duygusu bazı kimselerin kendilerini kült yapıların içinde bulmasına sebep olmaktadır. Bu öylesi güçlü bir duygudur ki icabında tüm bireysel ilişkilerin önüne geçebilir. Ben Amerika'da çete üyesi olan bir mahkûma; “yeniden dünyaya gelsen yine çete üyesi olur muydun?” şeklinde bir soru sorduğumda tereddütsüz “olurdum” dedi. “Aynı suçu işlemen icap etse yine işler miydin?” diye sorduğumda ise yine tereddütsüz “işlerdim” dedi. “Çocuklarım var onlar benim ailem ama öncelikli ailem mensup olduğum grup” dedi. Sebebini sorduğumda ise; “onlar olmasaydı olmazdım, çocuklarım da olmazdı, onlar beni yetiştirdi ve hayatımı kurtardı” demişti. Oysa ki mahkum müebbet cezası olan birisiydi. Unutmamak gerekir ki insanların kendilerini bir yere ait hissetme duygusu çok önemlidir.

Kırılgan kişilikler: Genelde duygusal ve çabuk gönül koyan karakterlerin de yakın çevresine küsüp bambaşka dostlar edinerek kültelere rağbet ettiği bilinmektedir. Ailesiyle ilişkileri iyi olmayan veya içinde yaşadığı cemiyetle arası açılmış kimseler farklı sosyalleşme arayışları içine girer. Biraz da eski dostlarından farklı kimlikte olan kimseleri tercih ederek onlardan adeta içsel bir intikam alır. Dindar ama softa olan babasıyla sorunu olan bir gencin, ateist bir sol örgütün içine girdiğini ve herşey babamla olan ilişki kopukluğuyla başladı dediğini hatırlıyorum. Aynı durum, yakın çevresiyle sorun yaşayanlar için de geçerlidir.

Siyasi ortam: Toplumların içinde bulundukları siyasi ahval, bazı politik kültlerin hem ortaya çıkmasına hem de taraftar bulmasına neden olmaktadır. Mesela Amerika'da, siyahi olmasından dolayı aşağılanan kimselerin haklarını korumak için Siyah Panterler hareketini başlatması buna misal verilebilir. Amerika'da siyahilerin kült yapılara rağbet etmesindeki temel saik, onların geçmişinde yaşadığı toplumsal travmalardır. Kült yapılar ise onların hem kimlik ve aidiyet hem de hak arayışına cevap vermektedir.

Bununla beraber alevi kimliğinden dolayı hakir görülen Sünni toplumdaki kişilerin veya Kürt olmasından ötürü ikinci sınıf muamelesi gören kimselerin ya da sekülarizmi jakoben bir metotla dayatan siyasi sistem içinde dindar bireylerin de kült yapılara rağbet etmeleri mümkündür. Zira bu duyguları sömürerek ve suret-i haktan görünerek o toplumdaki bireyleri ifsat ve istismar edecek kimseler mutlaka çıkmaktadır.

Amerika'da ilginç bir kült

Nuwabian Kültü (Ensariler)

Bir TV kanalında orta yaşlarda siyahi bir kadın “onun elliyi aşkın eşi olduğunu ve bu eşlerinden yüzden fazla çocuğu olduğunu öğrendiğimde ona ikinci kez hamile kalmıştım bile” dediğini duyduğumda, Dwight York isimli şahsın kim olduğunu ve bu kült yapılanmanın, bu noktaya nasıl geldiğini ister istemez araştırma gereği duymuştum. Amerikan hapishanelerinde sayıları çok olmasa da zaman zaman bu oluşumdan mahkumlara rastladığım olmuştu. Lakin önce Ensariler daha Nuwaybian olarak adlandırılan hareketin, bu denli sapkın bir tabiatı olduğunun çok daha sonraları farkına vardım.

Amerika’da yaklaşık üç bin kadar kült yapılanma ve bunların takriben dört milyon kadar takipçisi var. Kült yapı deyince aklımıza, özellikle son yıllarda medyada da gündem olduğu için, Dwight York isimli siyahi bir adamın kurduğu, Nuwabian Hareketi gelir. Cinsel suçlu olarak 135 yıl Amerikan Fedaral Hapishanelerinde 2004 yılından beri tutuklu bulunan Dwight York’un, bu hareketinin serüveni oldukça ilginçtir.

1945 Boston, Massachusetts doğumlu Dwight York çocukluk yıllarını bu bölgede geçirir.1967 yıllarında Ensariler adında sufi bir hareketin New York temsilcisi olur. Anlaşılan o ki, siyahi hareketlerin oldukça rağbet gördüğü 1970’li yılların Amerika’sında kendisine olan ilgiyi keşfeden York, kendisi de bir siyahi lider olma arzusundadır.

Etno-sentrik akımların revaçta olduğu o yıllarda, York’un siyah ırka fazlaca atıf yapması ve Afro-Amerikalı halkın ırki köklerine dikkat çekmesi, bu hareketin, Brooklyn bölgesinde Pan-Africans şeklinde adlandırılmasına sebep olmuştur. Kanımca o dönemde yükselen etnosentrik damarı keşfeden York, hareketin ismini de Nuwabian Hareketi olarak değiştirir.

Nuwabian, Nubyalılar demektir. Nubya bugün, Sudan sınırları içinde kalan ama Kadim Mısır kültüründe çok önemli yeri olan bir bölgedir. Hatta Kadim Mısır medeniyetinin annesi olarak dahi tabir edilir.

Dwight York, Kadim Mısır’ın Nubya kültürünü ihraç ederek, hali hazırda kimlik arayışı içinde olan ve köklerini bilmeye oldukça aç siyahi bir toplumun liderliğini bu vesileyle kazanmayı ve etrafına binlerce insan toplamayı başarmıştı.

Dwight York, 1993’te Amerika’nın Georgia eyaletinin Putnam kentinde, Tama-Re isimli bir Altın kent projesi başlattı. Bu ütopik kent, Mısır mimarisine uygun, antik Nubya kentini hatırlatan içinde piramitlerin olduğu enteresan bir yapıydı. Bu ütopik tasarımlı antik kentte, kadınlar, erkekler ve çocuklar ayrı yerlerde komün halinde yaşıyorlardı.  Haftanın belli günlerinde evli olanlar aileleriyle birlikte vakit geçirmek durumunda oluyorlardı.

Bu akıllıca tasarlanmış bir projeydi. Zira gerek geçmiş yıllarda ve gerekse kısmen bugün, Amerikan toplumundan nispeten kopuk ve izole olarak yaşayan siyahi halk, bu ortamda kendisini, adeta kadim Mısır dönemindeki krallar ve kraliçeler gibi hissedebilmekteydiler belki de. Zira, onlar, Dwight York’un öğretileriyle kendilerinin üstün bir ırk olduğuna ve insanlığın bu uygarlıktan neşet ettiğine inanıyorlardı.

Lakin 1970'lerde sufi hareket olarak başlayan bu yapılanmanın lideri Dwight York o kent içinde tıpkı kadim Mısır'ın Firavunlarını andıran bir hayat yaşıyordu. Bu ütopik antik kentte kadınlar ve erkekler ve çocuklar ayrı yerlerde komün halinde yaşıyorlardı. Yeni evlenecek çiftlere Dwight York, nasıl bir cinsel birliktelik içinde olmaları gerektiğini uygulamalı olarak gösteriyordu.

Dwight York cemaatine kendisinin Rizq isimli bir gezegenden ışınlandığına ikna etmişti. Tabi bunu ben ilk duyduğumda, onu takip edenlerin eğitim seviyesinin oldukça düşük Amerika’nın sadece cahil kısmı olacağını düşünmüştüm. Lakin Dwight York’un özellikle Georgia bölgesine yerleştikten sonra siyasetle de ilgilendiğini ve müritlerini o bölgenin polis teşkilatlarına yerleştirdiğini duyunca kendisinin konuşma yaptığı sesli kayıtları dinleme ihtiyacı hissettim. Dwight York’un yaklaşık 450 kadar yazılı eseri olduğunu öğrendim.

Dwight York, Mısırda ve Sudan’da eğitim amaçlı bulunan ve oradaki üniversitelerde okuyan ikna etme kabiliyeti yüksek bir şahıs. Geçmişinde 13 yasında bir kız çocuğuna tecavüz ettiği için hüküm giymiş fakat Mısır’dan döndükten sonra Sudan’da bugün etkin olan Ensariler isimli Sufu hareketin New York’ta temsilcisi olmuş bir isim. Lakin daha sonraları hareketin sadece ismi değil felsefesi de değişiyor. Dwight York, hareketin adını Nuwaybian Hareketi olarak değiştiriyor. York’un adeta kadim Mısır’ın Firavunlarına benzemeye çalıştığını görüyoruz. 

Öğretilerinde İslam, Hristiyanlık, UFO öğretileri ile beraber Mısır Hermetik mistisizminin de mezcedildiği eklektik bir inanç sistemi görülüyor. Mesela Tanrı’nın her 25 bin yılda bir, insan kılığında yeryüzünde tecessüm ettiğine inanıyor. Tanrı’nın, kendisinin de geldiğini iddia ettiği Rizq isimli gezegende, ikamet ettiğini iddia ediyor. O gezegenden gelen, insana benzeyen kimselerin, önce Mısır medeniyetini inşa ettiğini ve insanlığın da oradan geldiğini iddia ediyor. Nubya halkının, işte o seçilmiş ırk olduğunu söylüyor. Sümer mitolojisindeki Anunaki öğretisini, kadim Mısır mistisizmi ve yine İslam ve Hristiyan öğretileriyle de karıştırarak eklektik bir din ortaya çıkmış oluyor.

Bu yazıda York’un dini öğretilerinin detaylarına girmeyi gerekli görmüyorum. Ancak Amerika’nın göbeğinde böyle bir kült yapılanmanın toplumda karşılık görmesinin sosyo-psikolojik sebepleri üzerinde mutlaka durulmalıdır.

Nuwaybian hareketinin kurucusu Dwight York, Amerika’da yaşayan Afro-Amerikan topluluğun kimlik arayışı ihtiyaçlarına cevap bulmaya çalışarak taraftarlarını cezbediyor. Zira her toplumun kendi tarihini bilmek gibi bir ihtiyacı vardır. Üstelik kölelik gibi bir geçmişi olan siyahi topluluğun egosunu tatmin edecek derecede mistik ve mitolojik bulgularla bir argüman geliştirmek sosyo-psikolojik açıdan oldukça tesirli olmuştur.

Peki bu harekete insanlar niçin rağbet etmiştir? Nitekim o dönemde siyahiler için İslam Ulusu (Nation of Islam) ve Martin Luther King Hareketi siyahilerin ekserisinin tercihidir. Sanırım Nuwaybian kültünü onlardan ayıran özellik daha gizemli ve mitolojik unsurların bu hareketin içinde olmasıdır. Özellikle Elija Muhammed’in kurduğu İslam Ulusu Hareketinde dini müktesebat çok sığdır. Onlar daha çok bir özgürlük siyahiler adına bir mücadelesi vermişlerdir. Dwight York, Mısır’da Kahire Amerikan Üniversitesinde ve Sudan’da uzun yıllar kalmış bir isimdir.

Amerika’nın göbeğinde bir insanın, kendisinin bir başka gezegenden geldiğine binlerce insanı ikna etmesi nasıl mümkün olur? diye ilk başta ne kadar hayret etsek dahi biraz kendi içinde yaşadığımız toplumun ne tür menkıbelere inandığını düşünürsek, bu hayretimiz daha da anlaşılır hale gelecektir. Düşünün ki doksanlı yaşlarda konuşmaya dahi gücü kalmamış üstelik kötürüm olan piri fani bir sufi şeyhinin takipçileri, bu adamın dağlarda bastonuyla terörist kovaladığına inanabiliyorsa veya peygamberimizin veya bazı sahabenin zaman zaman tecessüm edip ziyaretlere gelebildiğine ikna olmuş ise ağzı laf yapan ve sufi alt yapısı olan bir liderin takipçilerinin, özellikle UFO teorilerinin revaçta olduğu bir zamanda liderlerinin uzaydan ışınlandığına niye inanmasınlar?

Kanımca İslami açıdan çözüm, temel kaynak olan Kur’an’a dönmektir. Kur’an ile fıtrat yasalarının örtüşmek zorunda olduğuna inanan bir kimsenin, bu tarz kültlerin batağına düşmesi mümkün olmaz. Dwight York Allah her 25.000 yılda insan kılığında tecessüm eder dediğinde birilerinin çıkıp bu söylediğinin Kur’an’a aykırı olduğunu söyleseydi ve bu çılgınca iddiaların delillerini sorma cesareti gösterebilselerdi bu hareket Amerikan toplumunda böyle bir travma ile sonuçlanmazdı.

Lakin bu kültün bazı fanatikleri hala Dwight York’un, şu an dünyada olmadığına ve o hapiste olan kişinin onun kılığında bir başka kişi olduğuna inanıyorlar. Burada da bir kült yapının lideri hangi duruma düşerse düşsün birilerinin hala o liderin gizemine inanabileceğini gözlemliyoruz.

Bunun temelde iki sebebi olabilir. Birincisi o liderin takipçileri üzerinde hala sevgisinin ve etkisinin devam ediyor olması, ikincisi ise insan psikolojisinin gerçekleri kabullenmektense onu yadsımak istemesidir.

 

Netice-i kelam: İstikamet; aklın, vicdanın ve fıtratın vahiy ışığında bütünleşmesidir. İnandıklarını aklın ve vahyin ışığında, vicdanlarına ve fıtratlarına onaylatarak, bir dini hayat ortaya koyanlar, yaşadıkları cemiyetin aktif ve etkin bir öznesi olabilirken, akıllarını ve vicdanlarını vahye mugayyir, kült liderlerin öğretilerine ipotek ettirenlerin, hayattan kopmaları ve o ezoterik kült yapıların gettolarında, kendilerinden kopuk ve kendilerine yabancılaşmış şekilde yok olup gitmeleri mukadder olur. Ne ki din, uyutan ve uyuşturan bir afyon değil vahyin de vurguladığı gibi hayat veren bir iksirdir.

 

Follow