Filistin Memleketnamesi

 

Afra Nur KAYABAŞI

afrakybs@gmail.com

payidarseyyah.com

 

‘Gez Dünyayı Gör Dünyayı’ sloganı ile yine yollardayız. Ama bu seferki yolculuğumuz bizim dünyamıza, bizim has dünyamıza yaptığımız bir yolculuk oldu. Ondan sebep beceriksiz kalemimle yazdığım yazı bir seyahatname değil, memleketnamedir. İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan yaklaşık iki saatlik uçak yolculuğunun ardından Tel Aviv Ben Gurion Havalimanına indik. Ülkeye giriş yapabilmek için girdiğimiz pasaport sırası sonucunda hiçbir problem yaşamadan giriş kartlarımızı aldık. Bazen olmadık sebeplerden ötürü görevli ile sorun yaşanabiliyor imiş. Bir süre bekletildikten sonra çok mühim bir problem yoksa ülkeye girebiliyorsunuz. Direkt Kudüs’e geçmek isterseniz de havalimanı çıkışından otobüs ile yaklaşık yarım saat, kırk dakikaya Kudüs’e ulaşabilirsiniz.

 

SIFIR NOKTASI; KUDÜS[2]

Tel Aviv otogarından bindiğimiz otobüs ile yaklaşık 45 dakikalık yolculuğun ardından Kudüs merkezi otogarına indik.

Kudüs’e giderken yıkık dökük harabe yollar beklerken tam tersine dört şeritli yollarla karşılaştık. İsrail, başkent yapmak istediği şehrin yollarını çoktan başkente giden yol olarak düzenlemişti bile. 

Otogara indikten sonra tramvay ile ‘Eski Şehir’ denilen bölgeye gittik. Kudüs’ü dinler için kutsal kılan her şey Eski Şehir’in içinde kalıyor. Şimdi biraz eskiye gidelim ve bu kutsal beldenin önemini kavrayalım.

Filistin toprakları, aşina olduğumuz üzere Hristiyanlık, Yahudilik ve Müslümanlık için mühim topraklar. Peki neden?

 

Yahudiler için; Kudüs Tevrat’ta bir kez geçer. Şehrin krallık ve ibadet merkezi olması Hz. Davud ile başlar. Davud ve Süleyman peygamberin başladığı mabedin inşaatı Süleyman peygamberin vefatından sonra biter. Ve mabede Beytü’l Makdis denir. İnşa edilen mabedin bitmesi üzerine mabedi Tanrı’nın ebedi mekânı kabul ederler. Onlar için Yeruşelayim seçilmiş bir bölgedir. Bazı Yahudi kaynaklarına göre Dünya’nın Sion’dan başlayarak yaratıldığı söylenir. Yahudiler günde üç kere tekrarladıkları Amidah isimli ibadetlerini Kudüs’e dönerek yaparlar. İnşa edilen mabed tarihte iki kere yıkılmış olup -ilki Bâbilliler ikincisi Romalılar tarafından- yeniden inşa edilmiştir. Bugün yapılan ilk mabedden son ayakta kalan duvar Yahudiler için kutsal olup Western Wall (ağlama duvarı) olarak isimlendiriliyor. 

 

Hıristiyanlar için; Tanrı’nın oğlu İsa’yı gönderdiği ve Hıristiyanlığın başladığı yerdir. Kudüs’e Hristiyanlar turist olarak değil ibadet amaçlı gelirler. Onlar için çile yolunda yürümek, Kıyamet Kilisesi’nde ağlamak ve ibadet etmek kutsal bir onurdur. Bölgeye gelen Hıristiyanlar burada hacı olurlar. Onlar için Kudüs, tarihin başladığı ve biteceği yer olması açısından çok mühimdir.

 

Müslümanlar için; 610 yılında Mescid-i Aksa Müslümanların kıblesi olmuştur. 16 ay boyunca Müslümanlar Aksa’ya dönerek ibadet etmişlerdir. Peygamberimizin buradan mi’raca çıktığı rivayet edilir. Kudüs Halife Ömer zamanında Müslümanlar tarafından fethedilmiştir. Sonrasında Emeviler, Abbasiler, Fatımiler, Eyyubiler ve Osmanlı döneminde de bölge Müslümanlar tarafından yönetilmiştir. Kudüs toplamda 1281 yıl boyunca Müslümanların yönetiminde kalmış bir şehirdir.

 

Kudüs’ün M.Ö. 1000 yılında başlayan dinler tarihi günümüzde hala devam etmektedir. Bölge, tek bir dinin hakimiyetine giremeyecek kadar tüm dinleri kapsar. Kudüs’te görülen bu iç içelik dünyanın hiçbir yerinde karşımıza çıkmaz. 

 

Kudüs’te bugün üç dinden de insanlar yaşamaktadır. Özellikle Eski Şehir denilen bölgede farklı dinden insanlar iç içe oturmaktadır. Tüm dinler için bahsettiğimiz kutsal alanların hepsi ‘Eski Şehir’ denilen bölgenin içinde yer alıyor. Eski Şehir’in yedi kapısı bulunmaktadır. Bunlar; Dung, Zıon, Jaffa, New, Damascus, Herod ve Lıon kapıları. Tüm bu kapılardan Eski Şehir’e girilebilir. Beytü’l Makdis dediğimiz bölge de yine Eski Şehir’ in içinde yer alıyor. Kapılardan herhangi birinden içeri girdiğiniz zaman sizi dar sokaklar ve küçük küçük birçok dükkân karşılıyor. Bize Eminönü Kapalı Çarşı’yı hatırlatan bu dükkanlar akşam çok geç olmadan kapanıyor ve yaklaşık akşam saat yediden sonra Eski Şehir’de hayat duruyor. 

 

Eski Şehir dört mahalleye ayrılmış vaziyettedir. Bunlar; Müslüman, Yahudi, Ermeni ve Hristiyan mahalleleri. Eski Şehri çevreleyen surlar, Kanuni Sultan Süleyman tarafından onarıldığı için bu surlara Sultan Süleyman Surları da deniyor. 

 

Eski Şehir’e giren kapılardan en meşhuru Damascus Kapısı’dır. Kanuni Sultan Süleyman’ın inşa ettirdiği bu kapı Müslüman mahallesine çıkıyor. Bu kapıdan çıkıldığında tam karşısı Suriye’nin başkenti olan Dımeşk’e ulaşıldığı için kapıya Damascus ismi verilmiştir. Kapıdan dışarı çıkıldığında, yatay şekilde geçen caddeye de Sultan Süleyman ismi verilmiştir.

Beytül Makdis; Bu alan tek bir mekânı değil, bir toprak parçasını ifade eder. Buraya giriş sağlayan dokuz kapı mevcuttur. Fakat kapılardan Altın kapı ve Batı Duvarı kapısı kapalıdır. Diğer yedi kapı yatsı namazından sonraya kadar açıktır. Namazdan bir müddet sonra bu kapılar kapanır ve sabah namazından bir müddet önce açılırlar. Bölge, dış kapılarında İsrail askerleri tarafından, içeri girdiğinizde Ürdün askerleri tarafından kontrol ediliyor. Müslümanlar her zaman bu alana girebiliyor ve ibadet edebiliyorlar. Hıristiyanlar, görevlilerin söylediğine göre sadece sabah saatlerinde giriş yapabiliyorlar. Yahudiler ise bizim gördüğümüz kadarıyla asker ve polis eşliğinde girebiliyorlar. Ancak Yahudi ve Hristiyanların Cuma Camii ve Kubbet-üs Sahra’nın içine girişleri yasaktır. 

Bu alana girdiğinizde içeriden çıkmanız biraz zor olacaktır.  Çünkü bizim için çok önemli yapıların olduğu bu alan, aynı zamanda manevi olarak da ziyaret edenleri çok etkiliyor. Bu alanın içinin tamamını görmek ve anlamak için bir tam gün ayırmak gerekiyor.

 

 

Mescidi Aksa Cuma Cami; 715’de yapımı tamamlanan camii, depremlerle birçok kez hasar görmüştür. Sağlam bir temeli olmayan caminin altı doldurulmuş topraktandır. Tarihte birçok kez hasar görmüş ve yeniden tamir edilmiştir. Nurettin Zengi’nin yaptığı ahşap minber, 782 sene bu caminin içinde kalmıştır. Camii, 1969’da bir Yahudi tarafından ateşe verilmiş ve bu minberde yanmıştır. Avluda bulunan İslam Eserleri Müzesi’nde minberin yanmış parçaları sergilenmektedir.

 

Kadim Mescit; Cuma Cami’sinin girişinin sol tarafında yer almaktadır. Kadim Mescit’e yeraltına inen merdivenlerden giriş yapılır. Mescit, uzun yıllar zeytinyağı deposu olarak kullanılmıştır. Ayrıca mescidin içinde bir de kütüphane bulunur. Mescit içerisinde birçok Arapça yazma eserler mevcuttur.

Kubbetü’s Sahra; Kutsal kayanın üzerinde bulunan altın kaplamalı yapı Kubbetü’s Sahra’dır. İslam eserleri arasında tarih boyunca ayakta kalmış en eski yapıdır. 691’de Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından inşa edilmiştir. Birçok kere tamirat görmüştür. En son tamiratı 1927’de gönderilen Mimar Kemalettin tarafından yapılmıştır. 

 

Yapının içinde Kutsal kayanın altında kalan bir de Ruhlar Mağarası vardır. Ayrıca Peygamberimizin Sakal-ı Şerîf’i ve Kadem-i Saâdet’inin burada muhafaza edildiği söylenir.

 

Mervan Mescidi; Bu mescit Kadim Mescit gibi yer altında bulunur. Aynı zamanda Süleyman Ahırları ismiyle de anılır. Sırtınızı Kubbetü’s Sahra’ya verdiğinizde ve yüzünüzü Cuma Camii’ne döndüğünüzde sol tarafınızda kalan bu mescit, dışarıdan bakıldığında görülmüyor.  Az önce de söylediğim gibi burası yeraltı mahzenidir. Merdivenlerden inip mescide girdiğinizde harika bir derinlik ile karşılaşırsınız. Gittikçe büyüyen ve içeri girdiğinizde git git bitmeyeceğini düşündüğünüz bu mescit, Mescid-i Aksa avlusu içinde beni en çok etkileyen yer olmuştur.

Mescidin içinde yürürken en sağda merdivenler göreceksiniz. Merdivenlerden çıktığınızda solda demir parmaklıklarla kapalı bir oda karşınıza çıkar. Bu oda Hristiyan inancına göre İsa’nın beşiğinin bulunduğu odadır. Meryem’in bu odada büyüdüğü, yazın kış, kışın yaz meyvelerinin geldiği odanın burası olduğuna inanılır.      

İçerisinde oldukça mühim yapıların mevcut olduğu Mescid-i Aksa avlusu, anlatmakla bitmeyecek kadar manevi bir atmosfere sahiptir. Fakat biz şimdi biraz da Eski Şehir’ den devam edelim;

 

Ağlama/Burak Duvarı; Yahudiler için kutsal olan ve yıkılan mabedden bugün ayakta kalan tek yapı olan Batı Duvarı, Yahudiler için oldukça kutsal bir yerdir. Yahudiler burada 24 saat ibadet ediyorlar. 3 tane kapıdan giriş yapılabiliyorlar. Biz maalesef uzun uğraşlarımıza ve her kapıyı defalarca zorlamamıza rağmen içeriye giremedik. İçeride müze ve tüneller bulunmaktadır. 

 

Yahudi inancına göre Tanrı dünyayı altı günde yaratmış, yedinci gün dinlenmiştir. Bu nedenle Tanrı’nın bu günü Yahudilere armağan ettiğine inanılır. Cuma akşamı başlayan tatil günleri, cumartesi akşamına kadar tam bir gün devam eder. Bu zaman diliminde Yahudiler sadece ibadet ederler, onun dışında yemek yapmazlar, elektrik kullanmazlar, araç kullanmazlar. Şabat günü şehirde taksi dışında ulaşım aracı bulunmamaktadır. O gün için Yahudiler ibadet edip eğlenirler ve aileleriyle vakit geçirirler.

 

Peygamberimiz miraca çıktığında Burak isimli atını buraya bağladığı için, Müslümanlar buraya Burak Duvarı demeyi tercih ediyorlar.

 

Çile Yolu/ Via Dolorosa; İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği gün sırtında çarmıh ile yürütüldüğü yoldur. Hz. İsa’nın durduğu 12 nokta bugün durak olarak işaretlenmiştir. Bu duraklar; Hz. İsa’nın mahkûm edilmesi, hapsedilmesi ve kamçılanması, ilk kez düşmesi, annesi ile karşılaşması gibi isimlerle isimlendirilmiştir. Bu yolun son durakları Kıyamet Kilisesi’nde bulunmaktadır.

 

Kıyamet Kilisesi; Katolik ve Ortodoks Hıristiyanlarına göre İsa Peygamber’in çarmıha gerildiği yer olarak inanılmaktadır. Hz. İsa’nın mezarı da burada bulunmaktadır. Bu kilise M.S. 326’da Constantine’ nin annesi tarafından yaptırılmıştır. Bugün Hıristiyanlar Via Dolorosa’da yürüyüp Kıyamet Kilisesi’ne gelip, buradaki yürüyüşlerini tamamladıktan sonra hacı olmaktadırlar.

Eski Şehir’ in içinde yaklaşık olarak 20 tane kilise bulunduğu tahmin edilmektedir. Bölgede yaptığınız gezintilerde her daim önünüze daha önce görmediğiniz kiliseler çıkmaktadır. Biz bir zamandan sonra girmekten vazgeçtik.

 

Garden Tomb/Bahçe Mezarı; Katolik ve Ortodoks’lara göre İsa’nın mezarının Kıyamet Kilisesi’nde olduğunu konuşmuştuk. Protestan Hıristiyanlarına göre ise Hz. İsa’nın mezarı Eski Şehir’ in dışında Damascus kapısının karşısındaki cadde de yer alan Bahçe Mezarı’nda bulunmaktadır. Mezarın bulunduğu kapıda ise şöyle yazmaktadır; “He ıs not here, for he ıs a rısen”. Protestanlara göre İsa Peygamber çarmıha gerildikten sonra buraya gömülmüştür, üç gün sonra üç tane görevli kontrole gelmiş ve İsa’nın orada olmadığını görmüşlerdir. Bu sebeple Hz. İsa’nın oradan göğe yükseldiği düşünülmektedir.

Zeytin Dağı; Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar için oldukça önemli bir yerdir. Yahudi inancına göre, Mesih Zeytin dağı üzerinden Kudüs’e gelecektir. Bu nedenle burada çok sayıda Musevi mezarlığı bulunmaktadır. Hıristiyan inancına göre İsa Peygamber’e peygamberliğin geldiği yerdir burası. Müslüman inancına göre ise, Sırat Köprüsü burada kurulacaktır. Bu nedenle burada üç dinden de mezarlar bulunmaktadır. Ayrıca burada gömülmek özel olduğu için fiyatları da oldukça yüksektir. 

 

Yad Vaşhem Müzesi; Kudüs’ de son durağımız Soykırım Müzesi’dir. Tramvay ile son durakta, yani Herzl Dağı durağında indikten sonra yaklaşık on dakika yürüyerek Müzeye ulaşabilirsiniz. Ayrıca, bu müzenin yanında Herzl Müzesi adında bir müze daha bulunmaktadır. Biz vaktimiz yetmediği için gidemedik. Herzl Tepesi’nde ayrıca Theodor Herzl’in mezarı bulunuyor.  Şimdi Yad Vaşhem Müzesi’ne geri dönelim; 

 

Müze, II. Dünya Savaşında Naziler tarafından zulme maruz kalıp öldürülen Yahudiler anısına yapılmış bir müzedir. Siyonizm Müzesi, Kudüs’e tamamen hâkim olan tepede bulunmaktadır. Müzeye girişler ücretsizdir. İçeride Yahudilerin sürgün edildiği trenden parçalar, zulüm gören Yahudilerin giydikleri ayakkabılarından yattıkları ranzaya kadar birçok şey sergilenmektedir. Müze’de fotoğraf çekmek yasak olduğu için iç kısmı fotoğraflayamadık. Bir rivayete göre, Kudüs’e hangi devlet başkanı gelmiş ise bu müzeyi ziyaret etmeden dönmezmiş. Burası, bir gün yolunuz Kudüs’e düşerse kesinlikle ve kesinlikle gitmeniz gereken bir müzedir. Yahudilerin bugünkü politikalarını anlayabilmek için, onların dini, kültürel ve sosyal yapılarını iyi kavramamız gerekir. Kudüs bu açıdan da bir hayli tecrübeyi içinde barındırıyor.

 

Kudüs günlerce gezilse, yine de bitmeyecek kadar çok sayıda tarihi yapıya ve aynı zamanda derinliğe sahip bir şehirdir. Kudüs’ü gördükten sonra bölgeye turistik amaçla bir sefer niyeti ile değil, her fırsatta gidip ziyaret etmemiz, mehcur bırakmamamız gereken bir yer olduğunu anladık. İnsanı, tarihi, kültürü ve maneviyatı ile uzaktan uzağa insanı davet eden bir havası olduğunu da belirtmekte fayda görüyorum. Kudüs biz Müslümanların evi, kıblesi, imtihanıdır.

Afra Nur Kayabaşı ilk fırsatta ziyaret edilmesini önerdi.

 

60. Sayı (2018)

Gezi-Yorum

Follow