İsmail Hakkı BAŞDAĞ
Allah (c.c) yaratmış olduğu kullarına, yaşadıkları dünya hayatında sadece onun belirlediği bir sistemin hâkim olduğu inanç ve kurallar çerçevesinde yaşamalarını emretmiştir. Bu sistemin Kur’an’daki adı, "İslam Dini" olup bu isim altında birtakım kurallar manzumesi, tarih boyunca gelen elçiler vasıtası ile beyan edilmiştir.
Sembol; Ortak bir gayeyi ve fikri ifade etmek için kullanılan şeylerin tamamına verilen bir isimdir. Mesela; "bayrak" adı ile anılan bir parça bez, o bayrak tarafından sembolize edilen inanç veya topluluğun kutsal bir objesi olmuştur.
Din alanında da semboller önemli bir yer tutmaktadır. Aynı dinin müntesipleri, belirli gün ve zamanlarda bir araya geldiklerinde, o din için kutsal olan birtakım ritüelleri yerine getirerek, aynı inancı paylaştıklarına dair bir gösteride bulunurlar. Bu ritüeller her dinde olduğu gibi İslam dininde de mevcut olup, "Hac" adı ile bildiğimiz ibadet türü, sembolik hareketler ile icra edilen kulluk gösterileridir. Hac ibadetinde yapılan ritüelleri ayrı ayrı ele almak tek bir yazının hacmini büyüteceği için, bu yazımızın konusunu, bu sene şeytan taşlama sırasında meydana gelen izdihamda yüzlerce kişinin vefat etmesi üzerine gündeme gelen, şeytan taşlamanın Kur’an’da olmadığı, dolayısı ile böyle bir ritüelin yapılmasına gerek olmadığı gibi ileri sürülen bazı görüşleri ele almaya çalışacağız.
Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, böyle bir ibadet sırasında meydana gelen ölümlü vakalar, yapılan organizasyondaki aksaklıkların sonucu olup, hala Müslümanlar olarak büyük kalabalıkları organize etmekteki beceriksizliğimizin ve bu konularda nasıl içler acısı durumda olduğumuzun bir göstergesidir. "Şeytan taşlamak" adı ile bilinen bir ritüeli dahi elimize yüzümüze bulaştırarak yapmış olmamız, gerçek hayatta taşlamamız gereken şeytanların bizlere, "Bu Müslümanlar daha bu işin sembolik halini bile yapmayı beceremiyorlar gerçek halini nasıl yapsınlar" diyerek, bir tarafları ile gülmelerine sebep olmaktadır. Konumuz bu organizasyonun yapılmasındaki aksaklıklar değil, bu ritüelin sembolik olarak ifade ettiği anlam üzerinde olacaktır.
İslam dininin en temel çağrısı şeytanları taşlamaktır.
"Şeytan taşlamak" deyiminin anlaşılması için, bu deyimi oluşturan kelimelerin anlamlarını bilmek gerekmektedir.
"Şeytan" kelimesi, Kur’an’da kötülüğün somut bir ismi ve kişiyi cehenneme götüren her türlü olgunun adı olarak yerini bulmuştur. Bu konuyu daha önce, "Şeytan kavramı ve Kur’an’da geçtiği ayetler" başlıklı bir yazıda ele almaya çalışmıştık.
"Taşlamak" şeklinde yapılan eylem, insanlığın kadim bir geleneği olup, fikrine, inancına, düşüncesine karşı çıkılan bir kimseye karşı yapılan bir protesto şeklidir. Kur’an’da bu eylemin elçilere yapılması, o kavmin elçiye karşı oluşlarının topluluk halinde gösterilerek, birlikte bir karşı oluşun dışavurumudur. Şeytanın,"Raciym" (taşlanmış) olarak huzurdan kovulması, insanlar tarafından bilinen bir eylemin Allah (c.c) tarafından yapılmış teşbihi bir anlatımıdır.
Muhammed (a.s)’ın Taif şehrine gittiği zaman o şehrin çocuklarına onun taşlatılarak kovalanması ona şu mesajı vermek içindir; "Sana karşı öyle bir nefretimiz var ki, seni kovalamak için elimize taş alıp atmaya dahi tenezzül etmiyoruz ve bu işi çocuklara yaptırıyoruz". Muhammed (a.s)’a karşı yapılan taşlayarak bir topluluktan ve beldeden çıkarma eylemi bizlere, bu eylem türünün o dönemin insanlarının hayatında ne kadar önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.
[Hud s. 91] «Ey Şuayb! Söylediklerinin çoğunu anlamıyor ve doğrusu seni aramızda güçsüz görüyoruz. Eğer taraftarların olmasaydı seni taşlardık. Esasen bizim gözümüzde pek itibarın da yoktur» dediler.
[Meryem s. 46] Babası: «Sen benim ilahlarımdan geçmek mi istiyorsun ey İbrahim? Yemin ederim ki, eğer vazgeçmezsen, seni muhakkak taşlarım; beni sen uzun bir süre bırak git!» dedi.
[Duhan s. 20] (Musa) «Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım.»
[Şuara s. 116] «Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın» dediler.
[Yasin s. 18] «Doğrusu sizin yüzünüzden uğursuzluğa uğradık; vazgeçmezseniz and olsun ki sizi taşlayacağız ve bizden size can yakıcı bir azap dokunacaktır» dediler.
[Kehf s. 20] «Çünkü onlar üzerinize çıkıp gelirlerse, sizi taşa tutarlar veya dinlerine geri çevirirler; bu durumda ebedi olarak kurtuluş bulamazsınız.»
[Mülk s. 5] And olsun ki, yakın göğü kandillerle donattık, onları şeytanlar için taşlamalar yaptık ve şeytanlara çılgın alev azabını hazırladık.
[Al-i İmran s. 36] Onu doğurduğu zaman: «Ya Rab, onu kız doğurdum» dedi. Oysa ne doğurduğunu Allah daha iyi biliyordu. Halbuki erkek, kız gibi değildi; ben onun adını Meryem koydum ve işte onu ve soyunu taşlanmış şeytanın şerrinden sana ısmarlıyorum.
[Hicr s. 16-8] Gerçekten Biz, gökte burçlar yarattık ve onları seyredenler için yıldızlarla süsledik. Hem onu kovulmuş (racîm) her şeytandan koruduk. Ancak kulak hırsızlığı edenler olursa, onu da parlak bir ışık kovalar.
[Hicr s. 34] Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun! (racîm)
[Nahl s. 98] Kuran okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.
[Sad s. 77-8] Allah: «Defol oradan! Sen artık kovulmuş birisin. Lânetim de hesap gününe kadar senin üstündedir.» dedi.
[Tekvir s. 25] Bu Kuran, kovulmuş şeytanın sözü olamaz.
"Şeytan taşlamak" deyiminin anlaşılması için, Maide sûresinin 90. ayetinde "şeytan amelinden" olduğu ifade edilen "Ensab" kelimesinin anlam alanı üzerinde durmak gerekmektedir.
Bu kelime, müşriklerin ibadet kastı ile diktikleri veya üzerinde putları için kurban kestikleri taşlara verilen isimdir. Bu taşlar üzerinden yapılan şirk, Arap cahiliyesinde önemli bir inanç şeklidir. Bu inanç anlaşıldığı zaman, şeytan taşlama konusu daha kolay anlaşılacaktır.
[Mearic s. 43-4] Kabirlerden çabuk çabuk çıkacakları gün, gözleri dönmüş, yüzlerini zillet bürümüş olarak sanki dikili taşlara doğru koşarlar. İşte bu, onlara söz verilmiş olan gündür.
Meâric suresindeki bu ayetler, Arap müşriklerinin bu taşlara olan aşırı ilgisine dikkat çekerek, kıyamet günü yeniden dirilerek hesap yerine gitme sahnesinin anlatımı, onların bu taşlara olan tazimlerinin ne boyutta olduğunu veciz olarak anlatmaktadır.
Buraya kadar anlattıklarımızı toplamaya çalışarak "şeytan taşlama" eyleminin bir müminin hayatındaki yerini anlamaya çalışalım.
"şeytan" kavramı etrafında, Kur'an genelinde bizlere bu vasfa sahip olanların bizleri "şirk"e düşürerek ayağımızı cennetten kaydırmak için her türlü hileli yola başvuracakları haber verilmektedir. Bizlere düşen görev ise, bizlere düşman olan ve adına "şeytan" denen her türlü unsuru hayatımızdan taşlamak sureti ile cennete ulaşmaktır.
"Hac" ibadeti, her ne kadar bugün olması gereken asli şeklinden çıkarılmış içi boş ritüellerin yapıldığı ruhsuz bir ibadet halinde getirilmiş olsa da bizler bu ibadeti gerçek ve olması gereken hali üzerinden anlamaya çalışacağız.
Allah (c.c)’yi tek ilah ve rab olarak tanıyan bir hayat tarzı üzerinde olmanın toplu bir gösterisi olan hac ibadeti içinde yapılan ritüeller, dünyanın her tarafından gelen Müslümanlar tarafından yapılarak tevhidi şuurun ayakta olduğu dost, düşman herkese ilan edilir. "Şeytan taşlamak" adı altında yapılan ritüelin anlamının, bu düşünce etrafında değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Mekke’deki şeytan taşlamasının yapıldığı dikili taşlar, kendisini "Kur'an ehli" olarak tanımlayarak, bu ritüelin Kur’an’da olmadığı iddiasında olanlar için yanlış olarak değerlendirilmektedir. Bu yanlışlığın sebebinin, taşlama ritüelinin tarihi arka planını doğru olarak okuyamamaktan kaynaklandığını söyleyebiliriz.
Bu taşların oraya dikilmesinin sebebi o taşlara karşı bir ta'zim değil, aksine Câhiliye Arapları’nın bu tür taşları kutsayarak o taşlara ibadet etmeleri ve üzerinde ilahlarına kurban keserek "şirk"lerini açığa çıkarmalarının hatırlanarak, "Nusb" adı verilen o taşların "şeytan" ameli pislik olduğu ve kadim bir gelenek olan "taşlamak" sureti ile şirk'in her türlüsünün hayattan kovulduğunun, tevhidi bir hayat sürüldüğünün, dost düşman herkese ilan edilmesidir.
Bugün Müslümanlar tarafından hac, namaz, oruç, kurban gibi ibadetlerin içinin boşaltılarak maksadının dışına çıkarılmış bir düşünce etrafında yapılıyor olması, bizleri bu tür ibadetlerin yapılmasının yanlış olduğu düşüncesine kaptırmamalıdır. Başkalarının yaptığı yanlışları baz alarak bazı doğruları reddetmek, kendisini "Kur'an Müslümanı" olarak tanımlayanların yapabileceği en büyük yanlıştır.
Bu çizgide olan bazı kimselerin düştüğü hatanın temelinde, bakış açılarını Kur'an tarafından değil, bazı Müslümanlar tarafından yapılan yanlışlar belirlemekte; yine bir kısım kişiler bu ifrata karşı tefrit düşüncesi içine girerek başka yanlışa sapmaktadırlar.
Sonuç olarak; “şeytan taşlamak" olarak bilinen Hac ibadeti içinde yapılanların yanlış hatta Kur’an’a aykırı olduğunu söylemek ya Kur'an'dan haberi olmamak ya da şeytan iğvasına kapılmış bir kişinin söyleyeceği sözlerdir. Kur'an'ı bütüncül bir okumaya tabi tuttuğumuz zaman göreceğimiz en temel nokta, bütün ayetlerin bizlerin ayağını cennetten kaydırmak olan "şeytan" vasfına sahip olan her duygu, düşünce, kişi, kuruluş v.s’nin "taşlamak" yolu ile hayattan kovulması olduğu görülecektir. Hac ibadeti içinde böyle bir ritüelin yapılmış olması yanlış değil, aksine hac ibadetinin olmazsa olmaz ritüellerindendir.
ANALİZ
Sayı 60 (2018)