Kur’an’a Göre Esma-İ Hüsna Analizleri

Prof. Dr. Orhan ARSLAN

 

EL KARîB (ÇOK YAKIN)

Karîb; hem çok yakın olan, hem de kendisine yakın olunmak istenilen demektir.

Kurb, yakın manasındadır.

Kurban yakınlaşan, kurbanlık yaklaştıran demektir. Kişiyi Allah’a yaklaştıran he şey kurbanlıktır. Âdem’in iki oğlu da kendilerini Allah’a yaklaştıracak kurban sunmuşlardı (Maide 5:27).

Kurban bayramında kurbanlık hayvan kesilir, insan kurban olur. Kurban Bayramı, Allah’a yakınlaşma bayramıdır, bir vesiledir.

Yakın olan övülür ve O’na yakın olunmakla övünülür.

 

Allah’a Yaklaştıran En Somut İbadet: Kurban

“Allah’a kurbanların ne etleri ne de kanları ulaşır. Sizden Allah’a ulaşan takvanızdır.” (Hacc 22:37)

Kurbanlık hayvanın eti, maddi âlemdeki insanlara yaklaştırır. Takva ise manevi bir vasıtadır ve insanı Allah’a yaklaştıran takvadır.

Allah’ın kuluna şahdamarından daha yakın olması manevi bir yakınlıktır ve manevi olan maddi olandan her zaman daha güçlüdür, daha kalıcıdır ve daha değerlidir.

Allah kullarına şahdamarından daha yakındır. Fakat kul her zaman yakın olmamakta, hatta uzaklaşmaktadır. Kul, Allah’a yaklaşmak için o’nun gösterdiği yollardan yürümelidir.

 

Allah’a Yakınlaşma Yolları

Allah’a insanı yakınlaştıran sayısız yol vardır.

Allah’a yakınlaştıran her şey kurbanlık olduğuna göre;

  • Takva,
  • İbadet,
  • Dua,
  • Hamd,
  • İtaat ve
  • Tevbe, kulu Allah’a yakınlaştıran kurbanlıklardır.

Bu şekilde yakınlaşan kuluna, Allah da yakınlaşarak mukabele eder.

Ancak Allah, en çok takva ile yakınlaşan kuluna yakınlaşır: Kur’an, en çok “Kurbu’t-takva” üzerinde durur. 

Yakınlık itaat, uzaklık ise isyandır.

 

Dua: İbadetlerin Beyni

El Karîb ismine iman, insanı şirkten korur. El Karîb ismine iman eden, duayı kulluğun merkezine koyar. Dua, kalbin Allah ile konuşmasıdır.

Dua ibadetin beynidir. Bütün ibadetler duadır. Duanın beyni ise yakın Allah inancıdır; aracısız kulluk. Kullukta ihlas ise aracısız kulluktur.

Araya aracı koyuyorsan, Karîb ismine yeterince iman edemiyorsun demektir.

Aracının varlığı, duadan belli olur. İnsan, şah damarından daha yakın olan Allah’a dua ederken, neden falancanın yüzü suyu hürmetine demek ihtiyacını hisseder ki?

Allah’ın el Karîb olduğundan şüphesi mi var?

Öyleyse Allah’ı uzakta sanıyor. Rabbimiz de adeta şöyle der: “Böyle zanneden bana inanıp güvenmiyor demektir. Bana güvenmeyen benden rehberlik beklemesin.”

Allah, dualara icabet ettiğine göre, Karîb-Mucîb ilişkisine kısaca bakmak gerekir.

 

EL KARİB-EL MUCÎB İLİŞKİSİ

Mucîb: Dualara icabet eden, çağrılara cevap veren demektir.

Allah, yakın olduğu için icabet eder.

Mucîb, dua ile ilgili bir isimdir. Kulunun duasına icabet eder, çağrısına karşılık, sorusuna cevap verir, imdadına yetişir.

Davet yapılmış, ancak icabet vuku bulmamışsa:

  1. Dua ile davet eden, yeterince yakınlık kuramamıştır ve davetinde samimi değildir. Dua dilin değil, kalbin eylemi olmalı ki, kabul olunsun.
  2. Kime dua ettiğinin farkında değildir: Tek büyükten istediğinin farkında olacak ve bütün varlığıyla en yakınından isteme kesilecek ki, dua kabul olsun.
  3. Ne istediğinin farkında değildir: Bazen insan, farkında olmadan Allah’tan belâsını ister. Allah istediğini verse, belâsını verecektir. Onun için Hz. Ali’ye; “Ben O’nun Allah olduğunu, her istediğimi vermemesinden anladım” dedirten de budur.
  4. Elinden geleni yapmamıştır: Elinden geleni yapmayanın el açmaya hakkı yoktur. El açmak, “Elimden geleni yaptım, benim gücüm bu kadar, gerisi Sana kalmış” demektir.

Mucip Olan Allah, Sorulan Sorulara Değer Verir

İnsan sadece en yakınındakine sorabilir.

Kur’an’da 16 ayet, “sana soruyorlar, senden fetva istiyorlar” şeklinde gelir. Soru; mümin, kitap ehli ve müşriklere ait olabilir. Rabbimiz, soruları es geçmemiş, adeta teşvik etmiştir, üstelik cevapla ödüllendirmiştir.

Kur’an’da Efendimize sorulan sorular: Ayın evreleri, neye ve neyin infakı, haram aylar, içki kumar, yetimler, hayız (ay hali), helaller, son saat, savaş gelirleri, ruh, Zülkarneyn, dağlar, kadınlar, kelale (babası ve çocukları olmayan kimse ölürse mirası kime kalır) konularıyla ilgilidir.  

Sorulara verilen cevaplar:

  1. Sorular doğrudan Allah tarafından cevaplanmıştır. Nebi, cevap veren değil, soruları vahye sunandır. O’na; “Ben sadece bana vahyedilene uyarım” demesi emredilir. O, “Benim ilmim, Allah’ın bana öğrettiğidir” der.
  2. Nebi vahiyden bağımsız bir tavır geliştiremez.
  3. Hz. Peygamber kendisi hüküm veremez, hükmü vahiye bırakır. Nisa Suresi 7. ayetinin nüzul sebebi ve “Zıhar” olayı buna örnektir.

Allah mutlaka icabet eder. İcabet etmiyorsa, kulun ya niyetinde ya Allah ile ilişkisinde, ya da talebinde bir problem vardır. Bu üç noktada problem yoksa Allah’ın isteği ile kulun isteği örtüşür.

Kul Allah’tan ister (Mucîb), Allah da kuldan ister. Vahiy Allah’ın kuldan istedikleridir.

Yakın olan Allah, kulunun her halinden bilgi sahibidir. Bu durumda El Habîr esmasına kısaca bakmak gerekir.

 

El KARİB-El HABÎR İLİŞKİSİ

Karîb olan Allah kulundan haberdardır.

Habîr, her şeyin içyüzünü en iyi haber alan, her şeyi en iyi haber veren demektir.

Allah hem haber alan hem haber verendir.

Soru: Allah’ım Habîr’sin, kulunun her şeyi bilirsin de niçin sınarsın?

İster ki, kul da kendi gerçek yüzünü bilsin, Allah’a karşı mazereti kalmasın.  

Elden kaçırdıklarınıza aşırı üzülmeyesiniz, ele geçirdiklerinize de aşırı sevinmeyesiniz. Allah haberdardır ve seni sınamaktadır.

Kullar “Dur bakalım Allah ne yapacak” derken, Allah da dur bakalım kulum ne yapacak” der. Allah’ın bilmesi murat etmesidir.  

İyiliği başkasına gösterme. Riyaya ne gerek var; Habîr biliyor ya.

 

Habîr Esması Çeşitli Şekillerde Tecelli Eder

Akıl, Habîr isminin tecellisidir. Melek vahyi, ruh da aklı taşır.

Vahiy de, Habîr isminin kelamî tecellisidir. Vahiy haberlerin en büyüğüdür.

Maddedeki ilk tecelli atom içi haberleşme ile başlar: Kuark ve kuark altı maddeler, leptonlar, atom ve madde…

Hücreler birbirleri ile haberleşirler: 100 trilyon hücrede Habîr esması her an tecelli eder. Habîr ismine sırt çeviren hücre diğerleri ile haberleşmeyi keser ve ura dönüşür. Kanser budur. Kanser, terörist hücredir; eşkıyadır, sorumsuzdur.

Bitkiler haberleşir. Bitkinin haberini bazen bir arı, bazen bir rüzgâr iletir. Bazılarını ancak melekler duyar, bazen ise, sadece Allah.

Kene, görmez ve işitmez. Habîr Allah onda koku, ısı ve dokunma olarak tecelli etmiştir. 18 yıl aç kalabilir, bekler ve avını yakalar.

 

Sesler Habîr İsminin Tecellisidir

Her sesin bir kimliği vardır.

Elektromanyetik dalgalar yayılma için bir ortama ihtiyaç duymazlar. Habîr isminin yayılma aracı bu dalgalardır.

Enstrümanlar çıkardıkları sesin kimliği ile kolayca ayrılır hatta bir nağmenin notalarını sesten çıkartabiliriz. Sesin Rabbi sese 7 birimlik bir kimlik koymuştur, yarım seslerle 14.

Ritim, Habîr isminin tecellisi olan sese atılan ilahi bir imzadır.

İnsan yürüyüşü, atın yürürken ve koşarken çıkardığı nal sesleri, devenin yürürken sesler karmaşık değil düzenlidir. Devenin yürüyüşündeki ritimler aruz vezninin kaynağıdır. Böcekler bir ritimle yürür, yılan bir ritimle sürünür. Mikroskobik canlıların kuyruk hareketleri ritmik hareketlerdir.

İnsan kalbi bir ritimle atar, cırcır böceği bir ritimle öter. Kâinatta ritimsiz hiçbir doğal ses yoktur.

Altın oran (1,618), kusursuz tasarım güzelliğin ve uyumun ölçüsü olarak Allah’tan haber getirir.  

 

Renkler Habîr Esmasının Tecellisidir.

Renk, eşyanın kendisi hakkında verdiği bilgidir. Işık, rengin anasıdır. Beyaz ışık ayrıştığında 7 renk ortaya çıkar. Bunların açılımıyla bilinen renk tonları 12 milyondur.  

Eşya, görülmeyen renkleri ile haber verir. Eşyanın yaydığı görünmez bir ışık halesi vardır. Batı dillerinde aura, lisanımızda ayla, Arap dilinde hâle. Bu renklere bakarak erbabı eşyanın canlı, cansız, hasta mı sağlam mı olduğunu anlar.

 

Kokular Habîr İsmine İşaret Eder

Koku çiçeğin kimliğidir. Gül sümbül, hanımeli, yasemin, menekşe, amber vb.

Besinler tazelik, bayatlık, hatta çürümüşlüklerini kokuları ile haber verirler. Kötü kokular dikkat diyen birer uyarıdır.

Habîr isminin imandaki tecellisi, insan kendinden haberdar olmasıdır. Kendini ve nefsini Habîr ismi kontrol eder.

Allah’ın Habîr ismine inanmadan kişi ihsana ulaşamaz. İhsan Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmektir. Her ne kadar sen onu görmüyorsan da o seni görüyordur; çünkü o Habîr’dir.

Yakın olan Allah, kuluna vekil olur. O halde El Vekil esmasına kısaca bakalım.  

 

EL KARÎB-EL VEKİL İLİŞKİSİ

Karîb olan Allah, kuluna vekil olandır.

Vekil, sonsuz güven veren tek koruyucu otoritedir. O’na güvenilir, dayanılır, itimat edilir.

Vekil olan, tevekkül edeni koruma konusunda tam ehildir.

Allah, El Vekildir. Mutlak güven verir ve güvenilmeyi ister.

 

Allah’tan Başka Kimsenin Vekil Olma Yetkisi Yoktur.

Allah’tan başka hiç kimse kuluna Allah’tan daha yakın değildir de ondan.

Allah vekil sıfatında tek ve biricik zattır. Allah Resulünün ağzından; “Ama benim sizin tercihiniz üzerine vekil olma imkân ve ihtimalim bulunmamaktadır.” (Yunus 10:108) demesini ister.

Allah Resulü, âlemlere rahmet olur da kimseye vekil olamaz.

Allah’tan başkasını ilah edinmek nasıl yasaklanmışsa, vekil olması da yasaklanmıştır.

 

Bittim Noktasının Sığınağı

“Hasbunallah ve niğmel vekil: Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.”

Ümmeti Muhammed’in dilinden düşmeyen bir mübarek cümledir bu.

Mazlum, mağdur herkesin bittim dediği an, Allah Resulünün dilinden bir öğretidir.

Bu acziyetin itirafıdır, kulluğun, insan olmanın, Allah’a bağlanmanın, Allah’ın yardımını çağırmanın itirafıdır. Bu Allah’tan imdat dilemedir. Bu Allah’a sığınmaktır. Bu Allah’a güvenmektir.

Hasbunallah: Bittim noktasında Allah’a iltica etmektir.

Hz. İbrahim ateşe atılırken, Hz. Yusuf kuyuya atıldığında, Hz. Musa kavga eden birisini öldürdüğünde bittim noktasına gelmişti.

Hz. Nuh: “Ben mağlup oldum, Sen yardıma yetiş.” (Kamer 54:10) demişti.

 

Tevekkül Et!

Allah’ı vekil yapmanın bir külfeti vardır: Sen tüm sorumluluklarını yerine getir.

Bazı sorumluluk örnekleri: 

  • Günahtan sakın,
  • Hayâsızlıktan kaçın,
  • Allah’tan af dile,
  • Namazın içini doldur,
  • Şura ile hükmet,
  • İnfak et,
  • Hakkı ve sabrı tavsiye et.

Şura yöntemi Allah’ı vekil kılmaktır. İstişare sığınmaktır.

Yakın olan Allah, tevbe eden kuluna yönelendir.

 

EL KARİB-ET TEVVAB İLİŞKİSİ

Karîb olan Allah, Tevvab ismiyle kuluna yönelir.

Tevvab, tevbe edene affıyla yönelen, kullarını tevbeye yönelten, tevbeleri günahın sayısına ve sıklığına bakmaksızın her daim ve her yerde kabul eden demektir.

Allah kuluna niçin yönelir?

Çünkü Allah Karîb olandır.  Kendi zatını kuluna çok yakın olarak tanıtan birinin, kuluna yönelmesinden daha doğal ne olabilir?

Allah, kulu kendisine yönelsin diye sebepler, vesileler yaratır: pişmanlıklar ve günahlar bunlardandır.

Günah Allah’tan gafil olmak, tevbe Allah’ı hatırlamaktır.  Tevvab ismi, yakın olan Rabbimizin hiçbir kulunu gözden çıkartmadığının ifadesidir.

 

Tevbe, Karîb İsmine Halisane İman Etmektir

Tevbe eden kul, tevbesiyle şu mesajı vermiş olur:

  1. “Ben kulum, kusurluyum. Kusurumun farkındayım. Hem günah işleyip hem de günahsızmış gibi davranmaktan sana sığınıyorum Allah’ım.”
  2. “Sen Tevvab olan Allah’sın. Mükemmel ve kusursuz olan sensin. Sana yönelen kuluna rahmetinle yönelirsin. Bunu da biliyorum”
  3. “Senin rahmet denizinde ruhumu yıkamak için sana yöneliyorum. Günahımı iblis gibi savunup şeytan olmak istemiyorum. Âdem gibi tevbe edip, adam olmak istiyorum”

Tevbe bir bilinç yenilemedir.

Tevbe bir özeleştiridir. Tevbe çıktığı yola geri dönmektir.

 

Tevbe ve İstiğfar Nedir, Nasıl Yapılır?

Tevbe ve istiğfar iki aşamalı Allah’a yöneliş eylemidir. Tevbe günahtan vazgeçip hakikate yöneliş aşamasını, istiğfar günahın cezasından vazgeçmesi için Allah’a yakarış aşamasını temsil eder.

Karîb olan Allah’ın Kur’an’da günah konusundaki öğretisi şudur: Hiçbir günah, Allah’ın affından daha büyük değildir.

Günahtan daha büyük iki şey vardır:

  1. Günahına karşı kayıtsızlık ve aldırmazlık,
  2. Günahın affı karşısında umutsuzluk.

Karîb olan Allah, tevbelerin tek mercii olan Tevvab’tır.

 

Tevbeye İcabet Edenlere, Yakın Olan Allah’ın Af Müjdesi

Allah’a tevbe ediniz emri; “bu konuda gittiğiniz yol, yol değil, tez oradan dönün” anlamına gelir.

Allah’ın tevbesini kabul edeceklerin başında, bir cahillik yapıp yanlışa sapanlar gelir.

Tevbesi kabul edilmek ne demektir?

Bizzat tevbenin kendisinin bir ödül olduğu gerçeğidir. Çünkü tevbe eden “ben değişeceğim” demiş olur.

Kulun Allah’a tevbesi, yanlıştan vazgeçip doğruya yönelmesidir.

 

Tevbe-i Nasuh: Samimi Tevbe

“Siz ey iman edenler! Samimi bir kalp ile tevbe ederek içten bir sadakatle Allah’a yönelin.” (Tahrim 66:8)

Nasuh tevbeden kasıt bellidir: Sütün memeye dönmemesi gibi, günaha tekrar dönmemektir.

Ölüm gelinceye kadar günah işleyip, ölüm döşeğinde “artık tevbe ettim” diyene tevbe etme hakkı yoktur.

Bir insan, başkalarına zarar vermiş, malını ve hakkını almışsa, onun tevbesi önce mümkün mertebe zararı izale etmek ve karşıdakilerle helalleşmektir.  “Tövbe estağfurullah” günahın Allah hakkına giren boyutu içindir. Bu, kul hakkına giren boyutu için asla tevbe sayılmaz.

Karîb ismi tevbede ortaya çıkar. Allah’a tevbe ederken araya aracılar koymayın.“ O’ndan af dileyin, sonra O’na yönelin. Benim Rabbim çok yakın ve duaları kabul eden tek mercidir.” (Hud 11:61)

 

Allah Müminler İçin Yakın, Müşrikler İçin Uzaktır

Mekkeli müşrikleri şirke batıran inkârları değil, Allah tasavvurlarındaki yamukluktu. Allah var ama uzakta. Bu düşünce onları Allah’a yaklaştıracak aracı arayışına itti.

Kur’an yakın Allah tasavvurunu inşa etti: Kuluna şah damarından daha yakın Allah.

 

Karîb Olan Allah ile Birlikte Yürüyüş

İnsanın tarih içesindeki yürüyüşünü, Allah’a doğru yürüyüş olarak takdim eden kadim mistik gelenek hilafına, Kur’an; Allah ile birlikte yürüyüş olduğunu söyler.

İnsan tarih içeresindeki yürüyüşünde yolunu kaybetmez: Çünkü Allah ile beraberdir. Nübüvvet ve Risalet de buna şahittir.

Bunun için Kur’an, mümince bir hayatın merkezine duayı yerleştirdi: 5 vakit namaz. Günde 5 vakit Allah’ım diyor, O’nunla buluşuyor, yakınlaşıyor, önünde kıyam ediyor, rükûa eğiliyor, secdeye varıyor. Övüyor, tekbir ediyor, hamd ve tenzih ediyor. Ne büyük nimet…

 

Kurban: El Karîb Olan Allah’ın Tecellisi

Kurban, yaklaşmanın bütün olumlu boyutlarını ifade eder. Kalp, akıl, vicdan, irade, özetle ruh yaklaşır.

Hikmetsiz ibadet olmaz. Kurbanın hikmeti Allah yaklaşmaktır.  Yakınlığın nihai noktası, huzurda olmaktır. Kurban, sürekli huzurda bulunmak demektir. Bu, bir ömrün Allah’a kurban edilmesini ifade eder.

Elbette varlık hiyerarşisi ile, hayvanların insanlara musahhar kılınması diğer bir önemli hikmet lütfudur. Rabbimiz adeta bize; “Varlık insani hizmete mahsustur, sadece Allah karşısında haddini değil, eşya karşısındaki değerini de öğren” buyurmaktadır.

Kurban eyleminde isbat-ı vücud eden insandır ve olayın gerçek kahramanı kesilen kurbanlık değil, o ibadetle Allah’a kurban olup yakınlaşan insandır.[1]

 

Âdem’in İki Oğlundan Örnek

Âdemin oğulları da Allah’a kurbanlık sunmuşlardı. Habil en değerlisini sunarken, Kabil en değersizini verdi.

Habil en çok Allah’ı severken, Kabil en çok malı sevdi veya Habil emanet bilinciyle mala sahip oldu, Kabil ise mala ait oldu, mal oldu.

 

Kurban: İbrahimî Sünnetin Ruhu

Hz. İbrahim rüyada oğlu İsmail’i kurban ederken görmüş, rüyayı tabir etmesi gerekirken, rüyayı tasdik etmiş ve infaz etmiştir. Ancak Allah’ın muradı bu değildir. Allah’ın muradı, insanı kurbanlık etme geleneğine ve âdetine son vermektir.

Bu olayda mesaj şudur: Hayvanlar kesilerek kurban edilir. Çünkü hayvanlar insanların hizmetindedir. İnsanlara musahhar kılınmıştır. Yaratılış amacı budur. İnsanlar, kendilerini Allah’a ve Allah yoluna adayarak kurban olurlar, yani Allah’a yakınlaşırlar. (Müzzemmil 73:8)

Kur’an’da Hz İbrahim ile kurbanın bir arada sunulması, hac ibadetinin de Allah’a yakınlaşmayı yoğunlaştırıcı özelliğinden dolayı olsa gerektir.[2] Allah’a yakınlık ise maddi değil, O’nun rızasına ve sevgisine yakın olmak, yani layık olmaktır.

 

Hedef Allah’a Yaklaşmaktır

Allah’a yakın olabilmek sadece kurbanın değil, ibadetlerin tamamının ortak gayesidir.[3] 

Allah’ın insandan Kur’an’da istediği ibadetlerin hepsi bu manada kurbanlıktır, çünkü insanı Allah’a yaklaştırır.

Efendimiz bir hadisinde, “namaz kurbandır” buyurmuştur.

 

Vicdan: Karîb Olan Allah’ın İnsana Seslendiği Yer

Ruh, 5’li pakettir; Akıl Resûlullah, vicdan Beytullah’tır.  Vicdan insandaki Allah’ın sesidir. Allah insana vicdanından konuşur. Onun için vicdan asla yalan söylemez.

Vicdan aktif olarak kullanıldığında bir anlam taşır. Pasif iyi olunursa vicdan kullanılmaz, vicdan yok sayılır, bunun adı vicdansızlıktır.

“Sana çok yakın mekândan seslenip o güne ilişkin çağrı yapan Allah’ın sesine kulak ver.” (Kaf 50:41)

Bu yakın mekân neresidir? Doğrusunu Allah bilir ama vicdan olsa gerektir.

O halde, yakın olan Allah, aynı zamanda Şahittir.

 

EL KARÎB-EŞ ŞEHİD İLİŞKİSİ

Karîb olan Allah, kuluna şahittir.

Şehid; her şeye şahid olan, tanık demektir. Şahit yakın olandır.

Kur’an’a göre “şehid” kavramı, bir ölüm şekli olarak değil, bir hayat tarzıdır.

Tanıklık gereklidir.

 

Şahitlik Huzur ve Mutluluktur 

Rahmeti, şefkati, merhameti sonsuz olan Allah tarafından sürekli gözetip kollanmak insana huzur verir.

İnsan bazen yanlış anlaşılır, kimseye anlatamayacağı dertler yakar içini, kendisini anlatamaz, bilinmemek onu kahreder. Çözüm için der ki; “Benim en yakını olana Allah biliyor ya Allah şahit ya bu bana yeter.”

 

Şehid Olan Allah En Büyük Şahittir

“Ey Resul onlara de ki; benimle sizin aranızda Allah şahittir.” (Enam 6:19)

Allah’ın şahit olması yetmez mi?

Allah’tan daha çok merhametli ve sevgili kim olabilir?

 

Peygamber de Şahittir

Peygamberin şahitliği, örnek ve model olma misyonudur. 

“Ey Resul! Biz seni şahid, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.” (Ahzab 33:45)

Peygamber örnek modeldir (Usve Hasene). Bu aynı zamanda şehid olmaktır.

Kur’an, örnek ve model bir hayat yaşamaya şehid olmak diyor.

Şehid olmak, sadece peygamberin görevi değil, ümmet de insanlığa rol model olmalıdır.

“Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın, onlar diridir.” (Bakara 2:154)

 

Allah Yolunda Öldürülenler (En Yakını İçin Canını Verenler)

“Allah yolunda öldürülenler” için geçen pek çok ayette Kur’an, şehid kelimesini hiç kullanmaz.

Kur’an onlara “Allah yolunda öldürülenler” der, şehid demez. Hicret edenler, yurtlarından çıkartılanlar, savaşanlar Allah yolundadırlar.

Vatan-din-iman savunmasında ölenler ölmemişlerdir, çünkü diridirler.

Onlar hayatlarını imanlarına, canları pahasına şahit kılmışlardır. İnsanlığa rol model olmuşlardır. Onlar Allah yolunda yaşamışlardır ki, Allah yolunda ölmüşlerdir. Bundan daha büyük bedel olabilir mi?

“Bakınız! Vatan böyle savunulur” demişlerdir.

Onlar, kendilerine hiç ölüm gelmeyenlerdir. Ne mutlu!

 

Yaşarken de Şehid Olunur

Vahiyde, şehid olmak ile ölmek arasında zorunlu bir bağlantı yoktur.

Tam tersi, şehid olmak ile yaşamak arasında zorunlu bir bağlantı vardır.

Kişi hangi yolda yaşarsa, o yolda ölür.

Peygamberimiz Hz. Muhammed, Allah şahittir ki, şehittir (Bakara 2:143, Hacc 22:78) ve Efendimiz yatağında ölmüştür.

Allah Resulünün şehitliğinin iki önemli özelliği vardır:

  1. Hayatını imanına şahit kılmıştır
  2. Müminlere örnek ve model olmuştur

Onu şehid kılan, ölmesi değil, Allah yolunda olmasıdır.

Yakın olan Allah kuluna kefildir.

EL KARîB-EL KEFİL İLİŞKİSİ

Karîb Olan Allah, Kuluna Kefildir.

El Kefil; kuluna kefil olan, kulları tarafından kefil kılınan, sorumluluk yüklenen ve yükleyen demektir.

İnsana ruh yüklemekle ona kefil olduğunu göstermiştir (akıl, şuur, vicdan, irade ve fıtrat).

İnsanı muhteşem özelliklere donatmış ve yeryüzü halifesi olarak görevlendirmiştir: Adeta; “Ben âlemlere kefilim, sen de yeryüzüne kefilsin.” demiştir. İnsan cürmü kadar kefil olur.

İlahi kefalet şu üç anlamı barındırır: Sorumluluk, yükümlülük, teminat.

Yakın olanın Sorumluluğu:

Allah’ın kefil olması, fiillerinde sorumlu davranmasıdır, yani keyfi davranmamasıdır.

Yakın olanın Yükümlülüğü:

Kefil olan Allah, yükümlülük almış demektir.

“Müminlere yardım etmek üzerimize düşen bir haktır.” (Rum 30:47)

“Müminleri kurtarmak üstümüze görev oldu.” (Yunus 10:103)

“O vahyi açıklamak da bizim yükümlülüğümüzdedir.” (Kıyamet 75:19)

“Yol göstermek, üzerimize aldığımız bir yükümlülüğümüzdür.” (Leyl 92:12)

 

Yakın Olanın Teminatı:

Yeminler kefil olan Allah adına yapılır. Çünkü Allah’ın adı teminat ve garanti yerine geçer.

Nikâh, biat, antlaşma ve şahitlik gibi konularda Allah adına yapılan yeminlerde Allah kefil kılınır; Vallahi, Billahi, Tallahi gibi.

Allah’ı kefil kılan biri sözünü çiğneyemez.

Allah adına verdiği garantiyi çiğneyen, Allah’ın hatırını çiğnemiş olur.

 

Karîb Olan Allah’a Dua

Ya Karîb, ya Allah…

Kendimiz, kendimize gurbet iken, kendi gurbetimizde garip iken, bize şah damarımızdan daha yakın olan Allah’ım, Karîb olan Allah’ım. Bizi terk etme, bize uzak olma, bizi sensizliğe mahkûm etme Allah’ım.

Herkes hayvanını kurban ederken, hayatımızı senin yolunda kurban edenlerden eyle Allah’ım.

Herkes kendisine şefaatçi ararken, benim tek şefaatçim sen ol ya Rabbi.

Âmin.

 

[1] İslamoğlu, Mustafa; Kurban Olmak Sürekli Huzur-ı İlahide Bulunmak, Kur’ani Hayat Dergisi, Kasım-Aralık Yıl:2, Sayı: 9, İstanbul, 2009.

[2] Ece, Hüseyin Kerim; Kur’an’da Kurban Kavramı, Kur’ani Hayat Dergisi, Kasım-Aralık Yıl:2, Sayı: 9, İstanbul, 2009.

[3] Sülün, Murat; Kurban Kelimesinin İlham Ettikleri, Kur’ani Hayat Dergisi, Kasım-Aralık Yıl:2, Sayı: 9, İstanbul, 2009.

 

Sayı 60 (2018)

Follow