Yardımeli Derneği'nin Türkiye ve Dünya Üzerindeki Yardım Faaliyetlerini Dernek Başkanı Sayın Sadık Danışman'a Sorduk

Söyleşi: Sadık Danışman

Söyleşen: Yasin AYDOĞAN

 

Yardımeli Derneği’nin on yılı aşkın süredir faaliyet vermekte olduğunu biliyoruz, fakat kuruluş hikayesini bilmiyoruz. Fikir babası, isim babası var mıdır? Bu süreçten biraz bahseder misiniz? 

Yardımeli derneğinin kurucusu, fikir babası değerli hocam Mustafa İslamoğlu’dur. Ve altmış Akabe çevresi ve gönüllüsü Mustafa hocam ile bir araya gelerek yardım derneği kurma fikri oluşturup gerekli hazırlıkları yapıyorlar. Bir gün Osman İlhan hocam yanıma geldi. Mustafa hocamın selamı var, seni yanına çağırıyor dedi. Bende hocamın yanına gittim. Hocam bana böyle bir dernek kurmakta olduklarını ve bu dernekte benimde kurucu kadroda olmamı istediğini söyledi. Bende böyle bir görevde olduğum için çok şükrediyorum. Tabi hemen tamam dedim. Ardından derneğin ilk toplantısında hocam derneğin kurucu genel başkanı olarak beni ilan etti. O günden bugüne kongreler ve programlarla yola devam ettik şükürler olsun. Yardımeli derneğimiz bugün 81 il ve birçok ülkede ihtiyaç halinde faaliyet gösteren bir insani yardım kuruluşu olmuştur.

 

Biraz da projelerden bahsedelim, kaç şubeniz ve temsilciliğiniz var?

Bizim şu anda şube olarak yalnızca Ankara şubemiz var. 81 ilin 76’sında da temsilciliklerimiz bulunmakta. Diğer beş ilde de partner kardeş kuruluşlar ile çalışıyoruz. İnşallah 2018 itibari ile tüm illerdeki temsilciliklerin tamamlanması kanaatindeyim. Çalışmamız bu şekilde devam ediyor.

Yurtdışında ise 6 ülkede temsilciliklerimiz var. 30 ayrı ülkede de faaliyetlerimiz devam ediyor. İhtiyaç dahilinde yeryüzünün farklı coğrafyalarında da faaliyet gösterebilmekteyiz.

 

Başarıyla uyguladığınız ve uluslararası bir proje olan Kardeş Aile Projesi hakkında bilgi verebilir misiniz?

Biz 2007’de kurulduktan sonra 2008 Mayıs ayında kardeş aile projesini oluşturduk. Ümmetin şu anki durumunda kardeşliğin çok önemli olduğu kanaatine varmıştık. Bu sebeple böyle bir projeye ihtiyaç duyduk. Proje maddi, manevi tüm boyutlara sahip bir projedir. 11 ülkede uygulanır durumda olan projemiz 14 ülkeden de veren el projesi ile devam ediyor. Bu proje veren el ile alan el arasında hayır köprüsü oluşturmaktadır. Bu ülkeler; Irak, Bosna, Türkiye, Filistin ve Gazze’dir. Buradaki uygulamalar ayda 250 Türk lirası şeklindedir. Diğer ülkelerin tümünde her ay 100 Türk lirası olarak uygulanmaktadır. Bunun yanı sıra imkanlar el verdiği müddetçe bu aileler birbirleri ile mektuplaşmakta, bazen görüşmeler ayarlanabilmektedir. Bizler Yardımeli olarak kardeş aile buluşmaları yapmaktayız. Özellikle kurban bayramlarında kurbana giden gönüllülerimiz kardeş aile ziyaretleri de yapmaktadır. Bizler, kardeş aile projesi ile ensar ve muhacir kardeşliğinin bir esintisini günümüze taşıma amacı ile yola çıktık. Bugün itibari ile iki bini aşmış kardeş ailemiz var. Dönem dönem bu sayı artıyor, bazen yedi-sekiz bini buluyor. Bu kardeş aileleri seçerken önce Türkiye’den başladık. Daha sonra bir ekip ile yurtdışında bazı ülkeleri ziyaret ederek çalışabileceğimiz alanları belirledik. Türkiye’den sonraki önceliğimiz Filistin oldu. Filistin İsrail Siyonistleri tarafından abluka altında, bugün dünyadan tecrit edilmiş iki milyon insan Filistin’de açık hava hapishanesinde hayatını sürdürmekte. Filistin’den sonra önceliği Habeşistan ile devam ettirdik. Necaşi’nin torunlarına bir vefa borcumuz olduğunu düşündük. Sonra Pakistan’daki kardeşlerimizle irtibat kurduk. İstiklal harbi sırasında Pakistanlı kadınlar bileziklerini satarak bu ülkeye yardım gönderdiler. Onlara da bir vefa borcumuz olduğunu düşündük. Projeye böylelikle başlangıçta 4 ülke ile başlamış olduk. Her yıl bir iki ülkeyi projeye dahil ettik. Şu an da elhamdülillah 11 ayrı ülkede kardeş aile projemiz devam etmektedir.

 

 

Sudan’da kurulan ‘Akabe Yetimler Külliyesi’ ne durumda?

Yetimler külliyesini öncelikle Darfur’da kurmak istiyorduk. Öncelikle Cemil Tekeli, Mustafa Karaca ve ben Darfur’a gidip inceleme yaptık. Ulaşım noktasında ve güvenlik sorunları itibari ile külliyemizi Hartum, Soma bölgesinde kurma kararı aldık. Hemen 20 dönüm arazi satın alarak projeyi başlattık. Bugün itibari ile orada 300’e yakın öğrencimiz oldu. Sudan’da kabilecilik çok yaygın. Külliyeyi kurmadan önce Sudan’da oyun oynayan çocuklar ve onları seyreden çocukları gördüm. Neden oyunlara katılmadıklarını sorduğumda bana “onlar Kor kabilesinden” dediler. Duyduğumuz bu cevap, külliyeye alacağımız çocukları seçme noktasında bize yol gösteren bir harita oldu. Her kabileden beşer altışar çocuk alarak, her kabileyi temsil eden çocukları bir araya getirdik. Ve onlara aynı masada yemek yiyerek, aynı odayı paylaşarak kardeş olduklarını aşılamak istedik. Aralarında bir fark olmadığı bilincini çocuk yaşta vermeyi hedefliyoruz. Yine bu okulumuzda Kuranı Kerim’i okuma, Peygamberimizin hayatını okuma, anlama çalışmaları yapılıyor. Sudan’da okullar arası yapılan sınavlarda Yetim Külliyemiz ikinci sırada yer alıyor. Külliyemizdeki öğrenciler üç yıl üst üste ikinciliği kazandılar. Birincilikte sizin hakkınız dedik, inşallah ona da ulaşacaklar. Bu yetimler inşallah ilerde Sudan’ı Kuran’ın ışığında vahiyle inşa eder, sonra ümmeti inşa eder, sonra insanlığa olan hizmetini sunmuş olurlar. Beklentimiz bu yönde.

Sudan yetim külliyemize sponsor olan bağışçı kardeşlerimize Rabbim katından ecrini nasip etsin inşallah..

 

 

Dernek olarak Somali'de bazı projeleriniz var. Özellikle "100 Yataklı Somali Çocuk ve Kadın Doğum Hastanesi" uluslararası yönü de olan bir proje. Çocuk Hastanesinin son durumu hakkında bilgi verebilir misiniz?

Hastanenin kuruluşu ile ilgili bir iki bilgi paylaşmak istiyorum. Hastanemiz 2011 yılında Somali’deki kuraklık ve insanlık dramını kamuoyuna yansıtmak adına bölgeye bir ziyaret yapıldı. Ekipte ben de vardım. Bölgeye gittiğimizde insanlığın utanacağı tablolar gördük. Örneğin bir ağacın gölgesinde 6-7 tane hasta bebeğin yatırılmış olduğunu ve annelerinin başlarında ağladığını gördük. Bebekler ölüm sıralarını bekliyordu, anneleri de çocuklarının ölüm nöbetlerini tutuyordu. Günümüz dünyasına yakışmayacak bir manzaraydı. İlk etapta sağlık konusundaki sıkıntıların çözülmesi noktasında hastane inşaatı fikrini oluşturduk. Bu durumu yönetim kurulumuz ile görüştük ve inşaata başladık. Akif Çitil ve Emre Çitil kardeşlerimiz Somali’de o zorlu şartlar altında destan yazdılar. Ve hastane projemizi hayata geçirebildiler. Bir milyonu aşkın kova ile beton dökme durumunda kaldılar. Modern inşaatta kullanılan hiçbir malzeme bölgede bulunmuyordu, bu şartlar altında 2011 Somali’sinde zor şartlar altında çalıştılar. İki yıl evvel de Mustafa hocamız ile hastanenin açılışını yaptık. 4 yıl inşaat sürdü. Öyle dönemler oldu ki Somali de yollar kapatıldı, giriş çıkışlar sıkıntılı idi. Elhamdülillah şu anda hastanemiz 100 yataklı, iki ameliyathanesi ve laboratuvarları, acil servisi, müşahede odası olan bir hastanedir. Her odada tek yatak ve ayrıca refakatçi yatağı bulunmakta. Banyosu, mutfağı, yemek salonları ve iki önemli faktörü var; biri sekiz adet otel konforunda misafirhanesi olması ve ayrıca en üst katta konferans salonu bulunmakta. Burada esas amaç annelerin eğitimi, bilgilendirilmeleri konusundadır.

Hastaneyi partner kuruluş ile yönetiyoruz. Hastanenin yönetiminde görevdeyiz. Yönetimi Menhan ile sürdürüyoruz. Elhamdülillah hastanede günde 700-800 hasta sayısına ulaşıyor. Şu anda hastane kendi kendisini idare edebiliyor. Farklı farklı ülkelerden hekim arkadaşlar var. Bizden de dönem dönem hekim arkadaşlar gidiyor. Buradan tüm sağlıkçı arkadaşlara sesleniyorum. En az bir ay kalmak kaydı ile gitmek isteyen hekim, hemşire kardeşlerimiz varsa biz gerekli desteği sağlayacağız. Mesleklerinin zekatını vermeleri açısından güzel olur. Hastane, Tayyip Erdoğan hastanesi ile de iş birliği halinde bulunuyor. Buradan da Somali büyükelçimize teşekkür etmek istiyorum. Hastanenin bir vasfı daha var ki, bölgenin bir numaralı hastanesi olduğunu iddia edebilirim. Bölgede bulunan tıp fakültesi öğrencileri de dönem dönem hastanede staj yapabilme imkanına sahip oluyorlar.

 

 

Yine Pakistan’da sel mağdurlarına yönelik “Eyüp Sultan Köyü” kurmuştunuz, faaliyete devam ediyor mu?

Şu anda faaliyetimiz devam ediyor. 2010’da Pakistan’da sel felaketi yaşandığında bölgede ne yapılabilir diye düşündük. Bölgede modern bir örnekleme yapmak istedik. Bölgeye gidecek yardım kuruluşlarına örnek olmak istedik ve köyü bu niyetle inşa ettik. İslamabad’dan yaklaşık 180 km mesafede bulunuyor. Özellikle evleri iki oda bir salon, mutfak, banyo ve bahçeli olarak tek katlı inşa ettik. Köyün en önemli fonksiyonu, bölgede her eve giden suyun olduğu tek köyün burası olması. Ayrıca evlere giden su arıtılarak gidiyor. Bölgede 110’a yakın köy var. Yalnızca 3-4 tanesinde elektrik bulunuyor. Eyüp Sultan köyü de bunlardan birisi. Ayrıca içine tüm çevre köylerin istifade edebileceği sağlık merkezi kurduk. Okul kurduk. Bu okula da çevre köylerden gelen çocuklar eğitim görüyor. Köye bir de iş atölyeleri kurduk. Özellikle ayakkabı ve çanta üreten köyün sakinleri kendi geçimlerini bu şekilde sağlayarak piyasaya sunuyorlar. İnşallah ikinci etabı da düşünüyoruz. El-Hikme Vakfı ile birlikte ikinci etapla ilgili projelerimiz var. Bunun yanında iş atölyesine ek işler eklemeyi de düşünüyoruz.

 

Ülkemizde yürüttüğünüz “7 Bölge, 7 İl, 7 Okul” projemiz var. Proje ne durumda şu an?

Bu projemizde; okulların yaz tatiline girdikten sonra özellikle köy okullarının eksikliklerini tespit ederek yeniden elden geçirmeyi hedefledik. Her yıl farklı coğrafyalardaki köylerden okullar seçerek restorasyon çalışmaları yaptık. Yaz tatili boyunca bu okulları elden geçirerek eğitime katkıda bulunmayı çabaladık.

 

 

Geçtiğimiz ay terörist ve Siyonist İsrail'in Gazze'ye saldırıları oldu. Türkiye medyasında birkaç gün yer ettikten sonra siyasi gündemimize tekrar döndük. Peki Yardımeli olarak Gazze'de neler yapıyorsunuz? Faaliyetleriniz ne durumda?

Derneği kurmamız ile birlikte ilk projelerimizi Filistin olarak belirledik. Suriye’deki, Lübnan’daki kamplara gittik. Filistin bizim her zaman önceliğimiz oldu. Beş kez Gazze’ye gidip geldim. İster Gazze olsun ister Kudüs olsun ister Batı Şeria olsun her zaman Yardımeli orada oldu. Yardımeli’nin Gazze’de bir ofisi dahi var. Orada çalışanlarımız ihtiyaçları tespit ediyor. Kardeş aile projelerimiz oluyor, barınma konusunda, yiyecek konusunda dönemin ihtiyaçlarına göre Filistin halkı ile her zaman irtibattayız. Şunu da sizinle paylaşmak istiyorum; mart ayından bu yana Gazze’de şehit edilen kardeşlerimizin sayısı 118’e ulaştı, binlerce yaralı var. Daha dün gece dört Filistin’li kardeşimiz şehit edildi. Gazze her yerden abluka altında açık hava hapishanesine çevrilmiş vaziyette. Bundan tam 8 ay önce İslam İşbirliği Teşkilatı’na bir yazı gönderdik. Genel sekreterliğine ve dışişleri bakanı sekreterliğine de gönderdik. Refah sınır kapısının açılmasını istedik. Gazze’nin 7 sınır kapısından 6’sı İsrail işgali altında. Sadece bir tanesi Mısır tarafında. İslam İşbirliği Teşkilatı kapının açılması kararı aldırıp bunu Mısır’a dayatsın. Mısır bir İslam ülkesi. Mısır bunu uygulamayacaksa neden İslam İşbirliği Teşkilatında bulunuyor? Bu şekilde Filistin halkı ile her zaman dayanışma halindeyiz. İslam Birliği Teşkilatı üyeleri bölgede konsolosluk açarsa bölgeye giriş çıkışlar daha rahat olacaktır. Bu şekilde dönem dönem yazılarımız, tekliflerimiz oluyor.  Kudüs, ümmetin başkentidir. Ben inanıyorum, ümmet akleden, sorgulayan, risk alan, vahiyle inşa olan konuma taşındıkça siyonist İsrail’in bu davranışları da karşılığını bulacaktır. Buradan Rezzan Neccar kardeşimizi de rahmetle anıyorum. Gönüllü sağlıkçı kardeşimiz siyonist İsrail tarafından şehit edildi. Savaşın dahi kuralları Siyonistler için geçerli değil.

 

 

Diğer projeler hakkında söylemek istedikleriniz?

Özellikle ülkemizde uyguladığımız mazlumlara, mağdurlara yönelik projelerimiz var. Hem yurtiçinde hem yurtdışında yürütülmekte. Kışın kardeşlerimiz üşümesin diye 81 ilde yürüttüğümüz battaniye, kömür, soba olarak devam ettirdiğimiz projemiz var. Yurtdışı olarak Moritanya’da sürdürdüğümüz eğitim külliyemiz var. İnşallah kurban bayramında tamamlanacak. Urfa’da ihalesini tamamladığımız Cerablus’a yetim aile köyü kuruyoruz. Özellikle Suriye’de hayatını kaybeden kardeşlerimizin aileleri için içini de tamamlayarak teslim etmeyi düşünüyoruz. Aynı zamanda Refah sınır kapısının açılmasını bekliyoruz, açılmasa dahi bölgede bize tahsis edilen 900 metrekarelik bir alan da el sanatları merkezi ve ofisimizin binasını inşa edeceğiz. İnşallah yakın zamanda başlayacağız. Kurban faaliyetlerimiz, Ramazan faaliyetlerimiz, iftar programlarımız var.  

 

 

Kurban faaliyetleriniz oldukça yoğun, hangi ülkelere kurban götürüyorsunuz ve bunların ücretlerini neye göre belirliyorsunuz?

30 ayrı ülkeye kurban götürüyoruz. Özellikle gönüllülerimizin de konaklaması açısında ofislerimizin olduğu ülkelere daha yoğun bir ekiple gidiyoruz. Kurban ücretlerini de o ülkenin kurban fiyatlarına göre belirliyoruz.  Sonuçta bizim bir kurban havuzumuz var. Kurban tevdii edilen kardeşimizin kurbanını isim okuyarak, görüntü alarak sonra da bu görüntüyü bağışçımıza göndererek, hilal televizyonundan yazılı olarak duyurabiliyoruz. Kurbanları özellikle bayramın birinci günü kesiyoruz. Kalan yüzde yirmisini bayramın ikinci günü, yüzde onluk kısmını da bazen bayramın üçüncü günü kesebiliyoruz. Ülkelerin durumuna göre değişiklik gösterebiliyor. 

 

 

Yürütmüş olduğunuz yardım faaliyetinde devlet imkânlarından yararlanabiliyor musunuz? 

Yardımeli Derneği devlet imkanlarından bugüne kadar hiç istifade etmedi. Dönem dönem talebimiz oldu. Biz kamu yararına çalışan bir dernek statüsündeyiz. Özellikle bundan dört yıl evvel gerekli müracaatı yaptık, bir yılı aşkın da müfettişler tarafından kontrol edilerek onayı aldık. Devletten şu ana kadar herhangi bir destek görmedik. Bu daha isabetli oldu. Şunu da söyleyeyim, hiçbir zaman kendi derneğimizin şahsiyetine yönelik destek talebinde bulunmadık. Ama örneğin önümüzde Kurban Bayramı var. Belli kesimde bulunan bürokratlar kurbanlarını sadece devletin oluşturduğu birimlere vermenin yanı sıra sivil toplum kuruluşları ile de paylaşsalar çok güzel olur. Bir kurbanını Kızılay’a bir kurbanını Afad’a, bir kurbanını İhh’ya, bir kurbanını Diyanet Vakfına ver. Bu durum insani yardım kuruluşunu hem motive eder hem insanlar üzerindeki güvenilirlik durumunu güçlendirir. Devletimizden istediğimiz sadece kurumumuz üzerinden değil, tüm kardeş kurumlar adına isteklerimiz var. Mesela KDV bizden neden alınsın? Biz insani yardım kuruluşuyuz. Çalışanlarımızdan neden pirim alınıyor? Kamu yararı statüsünde olan kurumların çalışanlarının pirimden muaf tutulması güzel olurdu. Mesela uçak biletleri konusunda sevgililer günü indirimini bekliyoruz. Kurban’da insani yardım kuruluşlarına bu konuda destek verilmeli. Ayrıca giderken hediye götürmek istiyoruz. Hakkımız 20 kg olduğu için götüreceklerimizi sınırlandırmak durumunda kalıyoruz.  10 kg daha artırışa çok daha güzel olur. Ayrıca insani yardım kuruluşlarında çalışanlara vizede, pasaportta kolaylık sağlanabilir. Gidilen ülkelerdeki büyükelçilikler ile daha sıcak temas da bulunulabilir. Bunlar bizim yalnızca Yardımeli adına değil, tüm insani kuruluşlar adına olan isteklerimizdir. Devletten beklentimiz budur. Ayrıca imarda, giderlerde, birtakım harçlarda muafiyet sağlanmalı. Muafiyetler daha iyi noktalara taşınmalı. Kurani Hayat dergisi aracılığı ile talebimizi de iletmiş olalım. Ayrıca biz diğer ülkelerde kurduğumuz hastane, külliye gibi inşaatları yaparken önceliğimiz her zaman Türkiye adına yapmaktır. Üçüncü, dördüncü sıradaki önceliğimizde Yardımeli derneğinin adı gelir. Bizim temsil ettiğimiz hedef öncelikle Türkiye’dir.

 

 

Diğer yardım kuruluşlarıyla beraber ortak yardım faaliyeti yürütüyor musunuz?

Tüm kuruluşlar bizim kardeşimizdir. Bunu da onlardan talep ediyoruz. Ama içimizi acıtan bir gerçek var ki beraber projeler yapamıyoruz. Her kurbanda farklı farklı projeler teklif ettik. Birbirimiz ile irtibatlı ve dönüşümlü olursak işimiz daha kolay olur. Mesela Tanzanya’ya gidiyoruz. Bakıyoruz orada diğer yardım kuruluşları da gelmiş ve yardım etmekte. İrtibatlı olsak daha farklı bölgelerde yardımlar yapabiliriz. Kurani Hayat dergisi olarak buradan çağrı yapıyorum. Gelin beraber iş yapalım, nasıl bir yol haritası çıkartacağımızı konuşalım. Bu çalışmalar hem bize hem ihtiyaç sahibi ailelere faydalı olacaktır. Yükümüz azalacaktır.

 

Yardımeli Derneği olarak toplanan yardımlarınızın suiistimale uğramaması için iç denetim mekanizmanızı nasıl oluşturuyorsunuz? 

Kurulduğumuzda oluşturduğumuz ilkeler vardır. Bunlardan birisi emanete sadık olmak, şeffaf olmaktır. Bağışçımız bize verdiği emanet için bir bölge veya başka bir şekilde adını koyarak şartlı bağış yapıyorsa bunu yerine getirme mükellefiyetimiz vardır. Şartını yerine getiremezsek bağışçımıza geri dönüş yaparak bilgi veriyoruz. Şartı başka bir şekilde kullanma teklifi de yapabiliriz. Şeffaflık ilkemiz ile bağışçımızın bizi sorgulamasını istiyoruz. Ne olur bizi sorgulayın. Bize ayni ve nakdi yardım yapanlar bize sorsun. Bağışım yerine ulaştı mı desin, hatta dilerse belgesini bile isteyebilir. Biz insanız, hata yapmama noktasında çok çaba sarf ediyoruz. Ama insanız. Olur ki unuturuz, hata ederiz o zaman gönül dostlarımız bizi uyarsın, yol göstersin. Ayrıca mazluma, mağdura yönelik projeleri varsa bize ulaştırsınlar.

 

 

Yardım yapacağınız ülke veya şehirlere neye göre belirliyorsunuz, savaş, afet, felaket, açlık sınırı gibi öncelikleriniz var mı?

Biz Yardımeli olarak insani yardımı doğal afetlerde, savaş durumunda, yoksulluk ve fukaralık da kullanıyoruz. Önceliğimiz her zaman bu üçünedir. Mesela Somali’de kuraklık oldu. Haiti’de deprem oldu. Bizler orada bulunduk. Bunun gibi doğal afetler dışında ekonomisi düşük, milli geliri çok düşük olan ülkelerde bizim tercihimizde öncelikli durumda.

 

Yardım dendiğinde koşup gelen, cebinden, vaktinden, işinden, aşından, ailesinden arttırarak buraya gönül koymuş birçok gönüldaşlarınız var. Sayıları ve yaş grupları nedir?

Bizim gönüldaşlarımızın sayılarını net vermemiz mümkün değil. Fakat bağışçılarımızdan, yaptığımız programlara katılım oranına bakarak söyleyecek olursak Türkiye genelinde elli bini aşkın gönüllü yoldaşımız var.  Bu sayı dönem dönem artmakta, yüz binleri bulmakta. Yaş grupları ise yediden yetmişe hatta yediden yüz yaşına kadar bağışçılarımız var.

 

Bağışçılarınızın profilleri nasıl, Müslümanların dışında Hristiyan, Ateist bağışçılarınız da var mı?

Bizim bağış yaptığımız gayrimüslimler var. Veren ellerin iznini alarak gayrimüslim ihtiyaç sahibi ailelere yardım yapabiliyoruz. Gayrimüslimlerden aldığımız bağışlara gelince, oran çok düşük. Türkiye’de bazı Süryaniler, Hristiyanlar yardım ettiler. Bir elin parmak sayısını geçmeyecek kadar az.

 

Birkaç sorumuz da infak ile ilgili olacak, günümüz Müslümanlarının infak eylemi; yürekler arasında ülfet, ünsiyet, merhamet ve uhuvvet bilincini sağlıyor mu sizce?

Bu sorunun cevabı, Ramazan ayında seçtiğimiz “Paylaşalım Yaşatalım” sloganı ile açıklamak mümkün. Eğer biz infakı yayarsak, farz olarak algılarsak kardeşlik tohumları çok güzel atılacaktır. Kardeşlikten uzak kaldığımızda bunun olumsuz örneklerini hemen görüyoruz. Bir insan bir tabloya 400 dolar ücret ödeyebiliyorken, Arakan’da bir çocuk ölebiliyor. Bu bizim için çok önemli. İnfak, nifağın panzehiridir. İnfak, kardeşliğin çimentosudur.

 

Modern yaşam tarzı infak toplumundan israf toplumuna doğru evriliyor. Özellikle Ramazan aylarında bu israfın boyutları Müslüman ülkelerde had safhada. İslam medeniyeti, ‘denge’ ve ‘verme kültürü’ ile öne çıkan bir medeniyet iken ne oldu da "Yarın ne olacağı belli değil!" diyerek, stokçuluğa başladık?  Siz bu gidişatı nasıl yorumluyorsunuz?

Küreselleşen dünyamızda insanlığın içine düştüğü tuzaklardan birisi israftır. İnsanın yüzünü kızartan durumlar var. Sadece ülkemizde günde beş milyon ekmek tüketiliyor. Ülkemizde kurulan pazarlar gece bittiğinde gidip bir bakın neler yaşanıyor orada. İnsanlar pazarlardan artıkları topluyor. İsraflı bir tüketim içerisindeyiz. Üç gömlek yeterli iken on tane gömlek alabiliyoruz. Bunların temelinde israf ve infakı anlamamak var. Bir bombardıman masrafı ile Afrika’da dört hastane yapılabiliyor, aids hastalığından dakikada dört kişi ölüyor. Temiz suya erişemediği için hayatını kaybeden insan sayısı çok fazla. Bunların temelinde iki nokta var; birisi israf diğeri de infakı anlamamaktır.

 

 

Bugüne kadar birçok ülkeye yardımlar götürdünüz, onlarca yetimin, yoksulun, ailenin hayatına dokundunuz. Aralarından hiç unutmadığınız, sizi derinden etkileyen bir hikayeniz var mı?

En yakınımdan başlamak istiyorum. Üç tane örnek vereceğim. Daha iki gün evvel Düzce’de bir ihbar aldık. Özlem Hanım adında bir bayan su kuyusu açtırmak için bizim adımıza para topluyor imiş. Henüz ziyaret etmedim ama fotoğrafları gördüm. Bu bayan ALS hastası ve 10 yıldır hiçbir tarafı tutmuyor. Göz hareketleri ile bir sistem oluşturmuş. Sosyal medyadan Afrika’da su kuyusu açmak için bağış topluyor. Ve bunu da Yardımeli adına yapıyor. Özlem Hanım insanlığa bir destandır. Bunu görünce insanlık ayakta, daha bitmemiş diye Rabbime şükrettim. ‘Ben yıllardır suyun tadını bilmiyorum, susuzluğun ne olduğunu 10 yıldır biliyorum’ diyor. İnfak noktasında böyle bir şuura ulaşmış ve bir su kuyusu miktarınca ücret toplamış. Bir diğer örnek ise; Arakan’a ziyarette bulunduğum da şartların çok zor olduğunu gördüm. Evlerin durumu çok kötü, bazı bölgelerde nöbetleşe uyuyorlar. Evin birinin kenarında Ebubekir isimli bir kardeşimle selamlaştım. Ne yaptığını sordum, iki üç dakika düşündükten sonra “ben güneşe gideceğim” dedi. Ne demek istiyorsun dedim. Ben Avrupa’ya gideceğim dedi. Ona dedim ki 6 ay içinde binlerce Suriyeli Avrupa’ya gitmek için hayatını kaybetti, Avrupa’ya gidenlerin nasıl muamele gördüğünü gördüm. Bana, ‘Avrupa benim için kuruluş’ dedi. Sonrasında üç seçeneği olduğunu söyledi; ‘Dünya üzerinde bulunan örgütlerden birisine katılacağım, oradan alacağım ücretle yaşayacağım ve aileme bakacağım.’ Üçüncü seçeneğinin ise buradaki hayatı çekerek yaşamımı sürdürmek olduğunu söyledi. Ben buradan İslam coğrafyasına soruyorum; Ebubekir’in seçenekleri bu mu olmalıydı? Bu bana çok ağır gelen bir örnekti. Üçüncü örneğim ise; Habeşistan’da kardeş ailelerimiz var idi. Bunlardan birisi babaları olmayan ve annenin de yaşlı olduğu bir aile idi. Türkiye’den bir kardeş aileleri vardı. Bir gün bize mektup gönderdiler. Kardeş aile ücretleri ile salça makinesi aldıklarını, salçaları kavanoza koyarak Hollanda’da bir firmaya satarak durumlarını düzelttiklerini ve bir kardeş aileye bakmak istediklerini yazmışlar. Bu tarz örneklerin sayısını çoğaltmak mümkün.

 

 

Türkiye ve dünyada son 10 yılda yaşanan siyasi ve sosyal gelişmeleri değerlendirirsek, gelecek 10 yılda nasıl bir sosyal yardım politikası uygulamayı hedefliyorsunuz? 

Birincisi zihinsel dönüşüme ihtiyaç var. Zihinsel dönüşüm olmadan ilerleme olmaz. Buna artı olarak vahiyle inşa olmuş, maya olacak bir nesil yetiştirmemiz gerekiyor. Bu anlamda bir ilerleme kat edersek insani yardım noktasında çok ilerleyeceğiz. Bunların ışıkları görünüyor, fakat daha yolumuz var. Rabbim risk alan, emek veren nesillerin varlığını bizlere göstersin.

 

 

Son olarak, verecek param yok fakat ben de bir şeyler yapmak istiyorum diyenlere tavsiyeleriniz nelerdir?

İnfak, sadece ekonomik infak değildir. Mesleğin de sanatında, bilginin de insafı vardır. Yetimin başını okşamanın da infakı var. Bir yetim kenarda üzülüyorsa o yetimi sevindirmek infaktır. Bilgimizden, ekonomimizden, ilmimizden infak etmemiz gerekiyor, bunların ilmine varmamız gerekiyor.

Allah Kurani Hayat dergisinden ve çalışanlarından razı olsun. İşlerini kolaylaştırsın. Bir kişinin eline dahi ulaşması çok önemli. Vahiye inşa olmuş neslin hayat bulması için menzile yürüyen bir derginin hayat bulması önemli.

 

Çok teşekkür ederiz Sadık Bey, Kurani Hayat ailesi olarak bizler fazlası ile istifade ettik. Rabbim çalışmalarınızı bereketlendirsin.

Ben teşekkür ederim.

 

60. Sayı (2018)

Söyleşi

Follow