Uzm. Dr. A. Tuba ARABALI TURGUTLU
(Çocuk Sağlığı ve Hast. Uzmanı)
Çocuk bir haykırış ile alır ilk nefesi hayattan, ilk ayrılıktır bu nefes, anneyle göbek bağı kesilir. Üç tarafı denizlerle çevrili bir coğrafyaya gözlerini açan bir çocuk bu. Bizim Anadolu’nun kültürüne, geleneğine, genetiğine açmıştır gözlerini. Anadolu’nun genetiği dolaşır damarlarında, o kan ile büyür biraz da. Dünyanın neresinde doğarsa oranın nehirlerinden beslenir insan. Artık bir birey olarak ailesinde yerini almıştır. Zaman büyütür, nefes nefes içimize çektiğimiz, dünyadan nasibimiz zamandır. Bir döngü başlamıştır artık. Allah’tan geldik, O’na döneceğiz. Özellikle annenin dünyası çocukla döner durur. Hayatın adanmışlığı çocuğadır ilk yıllar. Yaratılış gereği anneler, hormonlarının etkisiyle içgüdüsel olarak çocuğu korumaya, onun üstüne titremeye programlanmıştır. Güneş kendi programı dâhilinde nasıl her sabah vaktinde doğuyorsa üstümüze, gün; her sabah nasıl başlıyorsa, hareket zamanıysa, işte hayat da öyle başlıyor, annelerin kollarında her doğumla dünyanın bir yanında. Allah’a dönüş yolculuğunun başındadır çocuk.
“Karanlığı yarıp çıkaran ve geceyi dinlenme zamanı, güneşi ve ayı da ince birer hesap ölçüsü kılan, Allah’tır.” (En’am Sûresi 6:96) Gece dinlenme zamanı, gündüz hareket zamanıdır artık. Anne karnındayken başlar terbiye, ete kemiğe bürünen insan ilk sesleri, ilk ışığı annesinin karnında tecrübe eder, geceyi daha sakin ve karanlık, gündüzü hareketli, ışıklı ve sesli yaşar. Bebek ilk aylarında geceyi gündüzü bilmez. Uyku; bu hızlı büyüyüp gelişen bedeni için olmazsa olmaz bir besindir. Gece ve gündüz ayrımını yapabilmesi için yetişkinin yardımına ihtiyaç duyar çocuklar. Bebekler, gece daha yavaş aktiviteler yapıldığını, gündüz güneşin enerjisiyle daha yoğun aktiviteler olduğunu, zamanla ve tecrübe ede ede öğrenirler. Beyin hücreleri yavaş yavaş birbirleriyle irtibata geçip, dış dünyadan gelen verileri işlemeye başlar. Tıpkı yazılımı yüklenmemiş boş bir işlemci gibi veriler alındıkça işlenip hücreler hayatı algılar. Önce yüzlerle tanışır; anne yüzü ilk önce, kokularla tanışır; sonra anne kokusu, dokunarak hisseder şefkati ve tadar anne sütünü her damlasında merhametle… Her gün güneşten, geceden de nasibini alarak büyür insan. Büyümek zahmetli ve bir o kadar da keyifli bir iştir. Anneyi babayı eğitir, çocukla beraber olmak. Sevgi ve alakadan yaratılan insan, (Alak sûresi 96:2) daha ilk doğduğu andan itibaren sevgi ve alakaya muhtaçtır. Öncelikle anne baba arasında sevgi ve alaka olur, sonrasında doğan insana sevgi ve alaka gösterilir. Çocuk büyütmenin temelinde yatan da sevgi ve alakadır aslında. İnsan sosyal varlık, yalnız yaşamak için yaratılmamış (Araf Sûresi 7:189, Tevbe Sûresi 9:24). Anne babanın birbirleriyle iletişimi çocuk eğitimi için çok ama çok önemlidir.
19-21. yy.’da birçok insan akademik yaşamını ve enerjisini çocukluğun keşfedilmesine ayırdı. Çocuk merkezciliği akımı ile birlikte özellikle 20. yy. çocuk yüzyılı olarak anılmıştır. Anadolu kültüründe çoğu anne babalar itaat kültürüyle yetiştirilmiştir. 20. yy.’dan sonra yetiştirme tarzında yeni arayışlarla anne babalarda şaşkınlık dönemleri oluştu. Çocuklarına her konuda eşitmiş gibi davrananlar artmaya başladı. Aslında çocuklar en fazla gözlemleyerek özellikle de yetişkinleri gözlemleyerek ve taklit ederek öğrenirler. Çocuk, anne babanın kendisine yol gösterici olmasını bekler. Aile hayatı içinde çocuk; muhtaçtır, ihtiyaçları karşılandıkça gelişir, duygusal ve fiziksel olarak gelişir. Önce anne ile çocuk arasında ihtiyaç temelli bir bağ oluşur, zamanla duyusal gelişimin etkisiyle büyüyen çocuk anneden bağımsız yaşamayı da öğrenir. İlk zamanlar anne çocuğun eli koludur aslında, sinirleri geliştikçe elleri ve kolları hareket eder uzanır etrafa, nesneleri daha da yakından tanımak ister, eline alır, ağzına alır, etraflıca inceler fırsat verildikçe. Oturur sonra kendiliğinden, yürümek özgürlüğe adımdır yine. Bağımsız olma çabaları devam eder gelişim sürecinde, konuşup kendini ifade etmek ister çocuk. ‘Hayatta ben de varım’ deme adımlarıdır bunlar. Anneye bağlı ama anneden bağımsız olma adımları. Tekrarlı uyaranlar, açık bir algı, sevgi ve alaka büyütür, geliştirir. Döngü içinde her evreden geçer kendi genetiğiyle, çevresiyle bütün içinde, programdan şaşmaksızın. Hücreler gelişip büyürken, evrende bir nefes daha yayılır. Allah’ın ayeti olur işlenir.
Hayat yolculuğunda çocuklukta her şeyin temeli atılır. Sorular başlar; Ne? Nerede? Ne zaman? Nasıl? Niçin? ve Kim? gibi… Öğrenmenin olmazsa olmazı merak ve merakı gidermek için sorulan sorulardır. Çocuk sorgulamak amaçlı sormaz, öğrenme amaçlı sorular sorar. Sabırla karşılık bulan merak ve sonrasında beyinde hücreler arası bağlantılar kurulur, ne kadar çok bağlantı o kadar çok gelişim ve öğrenme demektir. Çocuğun temel gereksinmeleri; ilgilenilme (geri bildirim verme, onaylanma, tutma, kucaklama, yüreklendirme, övme ve ona sıcaklık gösterme), güven (sağlığıyla ilgilenme, yeteri kadar yiyecek ve giyecek verme ve onu tehlikelerden koruma), düzen (çocuğa yön verme, örnek olma, sınırları belirleme, tutarlı hareket etme), sosyalleşme (çocuğun duygularını tanımlama, onu yansıtma, zaman tanıma, dış dünya ile arasında köprü görevi görme), uyarılma (oyun yoluyla, neşe, haz, heyecan, acı gibi duyguların uyarılması,) ve saygı duyulma (kendini önemli, diğerlerinden farklı hissetmesini sağlama) olarak özetlenebilir. Çocuğun gereksinimleri 15 yaşına kadar aile tarafından karşılanmalıdır. Hayat döngüsünün çocukluk dönemi, yetişkinliğe hazırlık dönemi bu ihtiyaçların karşılanmasıyla en sağlıklı halini alacaktır. Buradaki aksamalar yetişkinlikte sorunlara sebep olmaktadır.
Sevgi, saygı ve güven içinde, yanlış eleştiriden ve çocuğu kötü sıfatlarla nitelemekten uzak bir ebeveyn tavrı ile öğrenmeye, iletişime açık ortamlar oluşturmak, çocuk için faydalı olacaktır. Anne babanın sınır koyuculuğuna ihtiyaç duyar çocuk. Neyi yapıp neyi yapmayacağını yetişkinlerden öğrenmelidir. Çocuk her şeyi isteyebilir, çocuğu tehlikeli olandan uzak tutacak olan yetişkinlerdir. “Siz ey iman edenler! Kendinizi ve yakınlarınızı yakıtı insanlar ve taşlar olan tarifsiz bir ateşten koruyunuz! O’na memur melekler kararlı ve tavizsizdirler; hiçbir buyruğunda Allah'a karşı gelmezler ve kendilerine emredileni yaparlar.” (Tahrîm Sûresi 66:6) âyetiyle yetişkin olmanın verdiği sorumluluğun büyüklüğünün farkına varmamak elde değil. Çocuklarımızı öncelikli korumamız gereken ateş; yüreğimizi yakan, vicdanımızı rahatsız edenlerin ateşidir. Anne babalar olarak duamız; “Rabbimiz! Bizlere, yüzümüzü ağartacak, göz nurumuz olacak eşler ve çocuklar, nesiller nasib eyle! Bizleri Takva sahiplerine önder kıl!” (Furkan Sûresi 25:74)
ANALİZ/AİLE
Sayı 60 (2018)