Tûba ERDEM
Çocuklar, yaşadıkları dünyanın kurallarını anlamak isterler ve buna ihtiyaçları vardır. Onlardan ne beklendiğini, diğer insanlarla birlikteyken durdukları yeri, ne kadar ileri gidebileceklerini ve çok ileri gittikleri zaman neler olacağını bilmek isterler. Büyüdükçe artan beceri ve kapasitelerini ölçebilmek ihtiyacındadırlar. Sınırlar, bu öğrenme ve keşfetme sürecinde çok önemli bir role sahiptir, ama ana-babaların öğretmeye çalıştıkları dersler, gönderilen sinyaller çok net olmadığı zaman kolayca yıkılabilirler…
Hiç, işaret ve levhaların çok az olduğu bir yolda ilerlemeye çalıştınız mı? Çok kafa karıştırıcıdır. Hangi yönde gitmeniz gerektiğini bilemezsiniz. Sizi doğru yolda tutacak net levhalar olmaksızın, yanlış dönüşler yapıp sorunlar yaşama olasılığınız çok yüksektir. Kabul edilebilir davranışları öğrenmeye çalışan çocuklar için de durum böyledir. Sınırlar anlaşılır ve tutarlı olduğu sürece, çocuklar için onu anlamak ve izlemek daha kolay olacaktır. Sınırlar net olmadığı zaman, çocuklar yolun dışına çıkıp başlarını belâya sokabilirler...
Yetişkinlerle ilişkilerinde, güç ve kontrolün ne kadarına sahip olduklarını çocuklar nasıl bilebilirler? Genellikle bilemezler ama bunu öğrenmenin yolunu bilirler. Sadece yapmak istediklerini yapıp sonra da sonucu gözlerler. Yetişkinlerle gün boyu sürdürdükleri ilişkilerinde gözlem yapıp güç ve kontrollerinin derecesini saptarlar. Çocuklar, diğer insanlarla olan ilişkilerinde nerede durduklarını deneyimleri yoluyla öğrenirler.
En önemli araştırmaları evde gerçekleşir. Gerçek dünya ile ilgili eğitim alanı evdir. Çocuklar öğrenciler, bizler de öğretmenleriz. Bizim öğrettiklerimiz dış dünyada kabul edilebilir olan davranışların standartlarını belirler. Çocuklara, belirgin sınırlar sunulduğu zamanlarda, ilişkilerle ilgili önemli soruların cevaplarını almaya başlarlar: Burada yetkili olan kimdir? Ne kadar ileri gidebilirim? Çok ileri gidersem ne olur? Topladıkları bilgiler, onların yetişkinlerle olan ilişkilerinde ne kadar güç ve kontrol sahibi olabileceklerini keşfetmelerine yardımcı olur.
Çocuklar, kendilerine çok fazla güç ve kontrol verildiği zaman etkileri ve otoriteleri konusunda abartılmış bir duyguya kapılırlar. Sınırları belirsizleşir, daha çok deneme yaparlar. Bu da onların diğer insanlarla çelişkili ve güç mücadeleleri ile daha bir ilişki içine girmelerine neden olur. 7 yaşındaki Kramer buna iyi bir örnek oluşturuyor.
Bir sabah Kramer masaya geldiğinde, annesi kahvaltıda ne istediğini sordu.
“İçinde kaşar ve sucuk olan tost istiyorum” dedi.
“Burada peynirli kocaman sandviçlerden var, bunlar da çok güzel. Bu sabah sana tost hazırlayacak zamanım yok. Başka ne istersin? İstersen sana tereyağlı reçelli bir ekmek hazırlayabilirim.”
“Ben başka bir şey istemiyorum. Sadece tost istiyorum.” diye ısrar etti Kramer.
“Bu kurabiyeye ne dersin? diye bir öneride bulundu annesi.
“Ya tost yerim ya da hiçbir şey!”” dedi Kramer kızgınlıkla.
“Hadi tatlım” diye yalvardı annesi “iyi bir kahvaltı etmen gerekiyor”.
“Ben sadece tost yerim!” dedi ısrarla.
“Tamam, tamam” dedi annesi isteksizce ve tost için gerekli malzemeleri hazırlamaya başladı.
Burada gerçekten kim çocuk kim ana-baba? Güç ve kontrol kimde? Evet, Kramer'in annesinde değil. Saygılı olmak için elinden geleni yapıyor, ama sınırlarından sürekli taviz vererek, Kramer'in ihtiyaçlarının öncelikli olduğunu ve her zaman güç mücadelesini onun kazanabileceğini öğretiyor. Kramer'in annesi ileride her ikisinin de büyük çelişkiler yaşamalarına neden olacak bir ders veriyor.
Şimdi Kramer’in hikâyesini, yine 7 yaşında olan Derek'inki ile karşılaştıralım.
Derek sabah kahvaltıya geldiğinde, annesi o sabah yumurta yapacağını söyledi. 'Yumurtanı nasıl istersin; haşlanmış mı, tavada mı, yoksa omlet mi?'
Bu evde son dakika siparişleri verilmez. Derek'in annesinin sınırları ve beklentileri son derece açıktı. Derek’e de belirli ve tanımlanmış sınırlar içinde, kahvaltıda yiyeceğini seçme konusunda belli bir özgürlük ve kontrol veriyordu. Mesajı açık, kararlı ve saygılı idi. Eğer annesi bunu kararlılıkla uygularsa, nerede durması gerektiği konusunda Derek'in çok fazla deneme ve güç mücadelesi yapmasına gerek yoktur.
Kramer ve Derek örnekleri, sınırların ana-babalar ve çocuklar arasındaki ilişkileri nasıl belirlediğini göstermektedir. Ancak sınırlar, ana-babalar arasındaki ilişkileri de belirler. On iki yaşınızda olduğunuzu düşünün. Arkadaşlarınızla birlikte çok özel bir yere gitmek istiyorsunuz. Annenizin buna "evet”, babanızın da kesinlikle "hayır” diyeceğini biliyorsanız, izin almak için kime giderdiniz? Tabii ki annenize. Babanız, annenizin de "hayır” demesi gerektiğine inanıyorsa, annenize ne diyeceğini düşünürsünüz? Eğer onu yönetiyorsa, onların ilişkilerindeki güç ve otorite konusunda ne öğrenirdiniz? Evet, bütün kararları baba alır. Çocuklar güç, otorite ve kontrol konusunda evde aldıkları dersleri hiçbir zaman kaçırmazlar ve davranışlarını buna göre ayarlamayı öğrenirler.
[1] Çocuğunuza Sınır Koyma, Robert J. Mackenzie, HYB Basın Yayın
İKTİBAS/AİLE
Sayı 60 (2018)